| Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Dispatch’in PlayStation 5 inceleme kopyası, AdHoc Studio tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Bu yıl oyunlar açısından o kadar yoğun bir yıldı ki Dispatch denen bu oyunu bir anda hayatıma girmeden önce pek fark edemedim. Ne diyeyim, güzel bir sürpriz oldu doğrusu! Üstelik Dispatch oynamak, bu türde bir oyun oynamayı ne kadar özlediğimi yüzüme vurdu desem yeridir. Neyse daha fazla uzatmayalım, hadi incelemeye.
Birisi süper kahraman bakıcılığı mı dedi?
Merak etmeyin, bu incelemede sizler için herhangi bir sürprizi bozacak değilim. Bildiğiniz üzere Dispatch, seçimlerin ön planda olduğu interaktif bir macera oyunu. Özünde, Telltale oyunlarından alıştığımız formülün kendi özgün stilinde yorumlanmış bir versiyonu diyebilirim sanırım. Tabii hepsinin detaylarına ineceğim.

Süper güçleri olmayan bir süper kahraman olan ana karakterimiz Robert Robertson’ın meka zırhının kullanılamaz hâle gelmesiyle birlikte Mecha Man günlerinin geride kaldığı zamanı ele alan bir serüvene atılıyoruz. Oyunun en ilgi çekici noktalarından bir tanesi de bir süper kahraman şirketinde işe başlayıp, bize sunulan kahramanları – hatta eski süper kötüleri diyeyim – doğru olay yerlerine yönlendirmekle görevlendirilmemiz oluyor. Bütün hikâyemiz de bu doğrultuda şekilleniyor.
Oyunun ana teması bu kadar özgün olunca, Dispatch ekstradan bir ilgimi çekmişti doğrusu. Üstelik hayal kırıklığına uğratmadı da. Dispatch, deneyimlediğim diğer interaktif hikâye – ben bu türü kendimce böyle adlandırdım – oyunlarına nazaran seyir unsurunun çok daha ön planda olduğu bir oyundu ki bundan tam olarak şikayetçi olduğumu söyleyemeyeceğim ama geliştirilebileceği noktalar da yok değil. Bu tarz oyunları çok seven birisi olarak Dispatch’i deneyimlemekten çok keyif aldım. Hem birbirinden eğlenceli karakterleri hem de zekice yazılmış diyaloglarıyla anlatı açısından şahane bir iş ortaya koymuşlar.

Burada karakterlerin kendi içlerinde yaşadığı çatışmalar, değişen duygu durumları ve eski süper kötülerden oluşan bir ekibi ‘’kusursuz’’ biçimde yönetmeye çalışmanın getirdiği zorluklar derken interaktif bir deneyim olarak görevini iyi yapıyor ve oyuncuyu farklı ruh hâlleri içerisine sokabiliyor. Ben, ana karakterimiz Robert’ı da oldukça başarılı buldum. Başlarda ‘’sıradan birisi’’ gibi gözükse de oyunun gidişatı ilerledikçe kendisini tanımak ve geçmişine dair detayları öğrenmek keyifliydi.
Bence Dispatch’i en güzel yapan noktalardan bir tanesi, ana karakterimiz Robert’ı daha fazla tanırken, oyundaki diğer karakterleri de daha fazla tanımayı sürdürmemiz olmuş. Ekibimiz ile oluşturduğumuz sinerjinin giderek iyileşmesi, verdiğimiz kararların ilişkilerimize olan etkisi ve herkesin bize bakış açısını şekillendirmesi derken kesinlikle dolu dolu geçen 8 saatlik bir maceraydı.

Süper kahraman temalı işlerden hoşlansam da öyle pek ilgimi çekmezler ama Dispatch’teki her bir karakterin kendi kişiliği, başarılı diyalogları ve epey iyi seslendirmeleri beni adeta birkaç haftadır eksikliğini çektiğim o sürükleyici yolculuğun içerisine çekti diyebilirim. Bence AdHoc, stüdyo olarak daha ilk oyunlarından enfes bir marka yarattı.
Seçimler, oyuna etkileri ve oynanış unsurları en çok konuşmak istediğim noktalardan.
Bir interaktif hikâye oyunu dediğimizde akla gelen ilk ve en önemli unsurlardan bir tanesi hikâyenin yanı sıra oyuncunun o hikâye içerisindeki kontrolüdür. Yani en azından benim için öyle. Dispatch’in alışgeldiğimiz klasik Telltale formülünün özgün bir yorumlaması olduğunu söylemiştim. Tabii bu dediğimi yanlış anlamayın çünkü gerçekten farklı yaptıkları pek çok şey var ama biraz yapısından bahsediyorum. Dispatch’i ilk açtığımızda karşımıza iki adet seçenek çıkıyor ve oyun bize daha sinematik bir deneyimi mi yoksa interaktif bir deneyimi mi tercih ettiğimizi soruyor. Burada tabii ki interaktifin seçilmesini tavsiye ediyorum ancak interaktifte dahi epey sinematik bir yolculuk sunduğu söylemeliyim.

Neyse şimdilik seçimler konusundan sapmayalım. Dispatch içerisindeki seçimler, türdeşleri diyebileceğimiz diğer oyunlara nazaran bize oyun içerisinde daha az kontrol veriyormuş gibi hissettiriyor. Ben oynarken böyle hissettim çünkü oyundaki kritik seçimlerin çok büyük bir çoğunluğu karakterler arasındaki ilişkileri sonuçlandırmak üzerine kurgulanmış. Yani oyun içerisindeki ana olaylardaki kontrolümüz azken, karakterlerin birbirlerine olan bakış açıları noktasında oyuncu kontrolü daha güçlü tutulmuş. Bu yüzden ana olaylara olan etkimizin zayıf olduğunu ve alternatif yolların, bu türdeki bir oyun için senaryoyu yeterince değiştirmediğini düşünüyorum.
Tabii ki bunu tamamen negatif bir yorum olarak algılamayın. Bence negatiflik içerdiği noktalar var ancak Dispatch’in kurgusu bunun üzerine oluşturulmuş. Oyunun gerçekten çok başarılı bir senaryosu var ve bu senaryoda nispeten bir şeyleri kontrol etmek fazlasıyla eğlenceli. Yapımcılar, oyuncuya verilen kontrolde daha çok duygu unsurlarını ön planda tutmuşlar. Hatta öyle ki ‘’romance’’ yani aşk konusu da Dispatch’te önemli bir yere sahip. Ha burada da eleştireceğim bir şey var ki bence oyunun şu anki hâliyle ana hikâye Invisigal ile yaşanacak ilişkiye göre tasarlanmış çünkü Blonde Blazer’ı tercih etseniz bile yansımasını çok az sahnede görüyorsunuz. Invisigal’in ise bu konuda hikâyeye daha fazla etkisi var. Zaten anladığım kadarıyla oyundan kesilen çok fazla sahne varmış. Burada da çok daha küçük çaplı bir Triss ve Yennefer tartışma etkisi yaratıyor tabii. Oyunun genelinin bölüm süreleri biraz daha fazla olabilirmiş ama burada pek şikayet edeceğim bir şey yok.

Seçimler ve etkilerini konuştuysak artık oyundaki oynanış ögelerine değinmek istiyorum. Oyunun en özgün bulduğum yanı, kesinlikle süper kahramanları yönlendirdiğimiz vardiya ekranıydı. Bir nevi mini-game olarak adlandırabileceğimiz bu kısa ancak düşünmeye, olayı çözmeye ve takımımızı tanımaya iten sekanslar bence Dispatch’e büyük bir tat katmış. Ayrıca bu sekans sona erince hikâyenin sinematik anlamda devam edeceğini bilmek de ödüllendirici oluyor çünkü merak unsurunu tetikliyor. Bu mini-game olarak adlandırdığım süper kahraman yönlendirme kısmı kendi içerisinde hafif de olsa derinleşiyor.
Öncelikle süper kahramanlarımızı iyi tanımamız ve onların yeteneklerine hakim olmamız gerekiyor. Oyun içi gelişen olaylar sebebiyle aramıza yeni kahramanlar katılabiliyor veya olanlarla kalıcı veya kısa süreli vedalaşmamız gerekebiliyor. Dolayısıyla burada kalıcı bir sinerji kurgulamak ve tamamen o plana bağlı kalmak özellikle ilk başta bir zorluk unsuru oluşturuyor. Tüm bunların yanı sıra karakterlerinize yapacağınız geliştirmelerin doğru inşa edilmesi gerekiyor çünkü oyun ilerledikçe daha zor acil durum çağrıları meydana gelebiliyor ve burada doğru karakterleri kombinasyonlamamız büyük önem taşıyor.

Olay sadece bununla da bitmiyor. Anlık krizlere farklı yaklaşımlar da sergilememiz gerekiyor. Ayrıca ‘’hack’’ adı altında minik bir bulmaca-vari sekans da bulunuyor. Burada tüm kontrol karakterimiz Robert’ta oluyor. Bu oynanış kurgusu, oyunun sonuna kadar hafif gelişmeler ve değişiklikler içererek benzer şekilde ilerliyor. Herkesi tatmin edecek bir döngü olduğunu düşünmüyorum ancak ben sıkılmadan keyif almayı sürdürdüm.
Bunun yanı sıra birçoğumuzun aşina olduğu anlık etkileşimler yani ‘’QTE’’ler bulunuyor. Burada belirli bir süre içerisinde doğru butonlara basarak hamlelerimizi garantiliyoruz. Telltale veya Quantic Dream oyunlarından aşina olduğumuz gibi araştırma sekansları gibi oynanış dinamikleri ise Dispatch’te yer almıyor. Kamera açısı da tamamen sabit. Hatta Dispatch’in bu zamana kadar oynadığım en sinematik oyun olduğunu söylesem yeridir herhalde. Late Shift gibi bir-iki FMV’yi saymazsak tabii. Ama bunları olumsuz bir yorum olarak düşünmeyin çünkü Dispatch zaten kendi kimliğini başarıyla sergiliyor.

Genel olarak pürüzsüz bir deneyimle karşılaşsam da özellikle son iki bölümdeki bazı sahne geçişlerinde teknik hatalar gözlemledim. Tüm bunlar seyir odaklı ve önemli anlarda gerçekleştiği için oyun içindeki sürükleyiciliği negatif etkiliyordu. Geçiş hiçe sayılıyor, yanlış kesilmişcesine anlık zaman sıçraması oluyordu. Neyse ki bu duruma çok sık denk gelmedim yoksa çok can sıkıcı bir problem olurdu.
Son Sözler
Günün sonunda Dispatch’ten fazlasıyla memnun ayrıldım. Gerçekten harika bir senaryoya ve karakterlere sahip. Üstelik epey özgün de bir iş ve türe kendi yorumlamasını katmaktan çekinmiyor. Seçimlerin ana odağının karakter ilişkilerini etkileyen bir çerçevede tutulmuş olması zaman zaman keyif aldığım bir nokta olsa da bence bu türdeki bir oyuna göre ana olaylara olan etkimiz epey düşük kalmış ve Dispatch bu durumu oyuncuya fazlasıyla belli ediyor. Her hâlükârda Dispatch, deneyimlemesi harika bir oyun ve seri adına oldukça iyi bir başlangıç olmuş. Uzun vadede AdHoc Studio’nun ismini epey duyacağız gibi. Okuduğunuz için teşekkür ederim, sağlıcakla kalın. Bir sorunuz olursa da yorumlarda buluşalım.


