Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Hell is Us’ın PC inceleme kopyası, Rogue Factor tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Hell is Us’ı duyuru fragmanının yayınlandığı gün radarıma almıştım. Oyunun genel yapısı, atmosferi ve distopyası ile bir hayli dikkatimi çekmişti. Zamanla yayınlanan yeni fragmanlarla da heyecanım arttı. Oyun için yayınlanan demoyu da deneyim ettikten sonra “Bu oyunu oynamalıyım.” dedim. Oyunu oynadım, bitirdim ve sizlerle bu deneyimi paylaşmak için buradayım.
Hell is Us Deneyimi
Hell is Us deneyimim için net bir şey söylemem zor. Oyun, bazı kısımlarda beni kendine fazlasıyla bağlarken bazı kısımlarda da bir o kadar sıkmayı başardı. Oyunun sunduğu olay hikâyesi ilgimi çekmese de Hadea’nın sunduğu hikâyeler ve olaylar beni etkilemeyi başardı. Oyuncunun elinden tutmayan bir yapıya sahip olan Hell is Us, keşif unsuruna sırtını bir hayli dayamış. Herhangi bir harita ve imleç yok, ne yapacağınız ve nereye gideceğinizi tamamen kendi çabalarınızla buluyorsunuz. Savaş sistemi ve düşman çeşitliliği konusunda sınıfta kalan oyun, bu alanları bölüm tasarımları ve atmosferi ile toparlamaya çalışmış. Peki başarmış mı? Gelin detaylarına değinerek bu soruyu cevaplandıralım.
Çıkışı Olmayan Ülke: Hadea

Oyun, bizleri distopik bir dünyada bulunan Hadea ülkesine götürüyor. Bu ülke, bir iç savaş ile kavrulmakta ve giren kimsenin çıkışına izin verilmemektedir. Oyunun ana karakteri Remi ise, geçmişi ile yüzleşmek için Hadea topraklarına giriş yapar. Maceramız da tam olarak burada başlar. Bu ülkede sadece savaşa değil, Hollow Walkers adı verilen gizemli canlılar da bulunmaktadır. Karakterimiz Remi, hem geçmişi ile yüzleşmeli hem de karşısına çıkan bu gizemli canlılara dair gerçekleri açığa çıkarmalıdır. Hell is Us’ın kısa hikâye özeti bu şekilde. Peki bu hikâye oyuncuyu tatmin ediyor mu? Gelin biraz daha detaylarına değinerek bu soruya cevap bulalım.
Hell is Us’ın ana hikâyesi her ne kadar geçmişinin peşinden giden bir adamı konu alsa da bize anlatmak istediği birçok şey var. Bunların başında, savaşın ve çıkar ilişkilerinin acımasızlığı geliyor. Hadea ülkesinin bir iç savaş ile mücadele ettiğinden bahsetmiştim. Karakterimiz Remi, bu savaşa dışarıdan gelen bir bakış açısı ile bakıyor. Bu sayede, neyin doğru neyin yanlış olduğunu daha net algılayabiliyor. Tabii, konu savaş olunca çok da doğru bir şey olabileceğini söylemem zor. Karakterimiz, bu savaştan zarar görmüş iyi, kötü ve masum tüm insanlarla karşılaşır. Bu sayede oyun, savaşın acı yönünü sert bir şekilde yüzümüze vurur.

Askeri bu savaşın yanı sıra, tarikatların ve Hollow Walker adı verilen canavarların arasında da kalıyoruz. Bu canavarlar, sadece bir canavar olmaktan öte bazı duyguları ve durumları açığa vurmak amacıyla tasarlanmış. Her bir düşman tipi, hayatımızda bizimle beraber olan duyguları temsil ediyor. Aynı şekilde tarikatlar arasındaki rekabet de günümüz dünyasına birçok gönderme yapıyor. İnanç gibi hassas bir konunun herkes tarafından farklı yorumlanması ve hatta bazı insanların bunu çıkar uğruna kullanması gibi durumlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Tüm bunlar birleşince de Hell is Us bizlere gerçek hayatın dinamiklerini barındıran distopik bir hikâye sunuyor. Tabii, yukarıda bahsettiğim bu durumları bizlere direkt olarak verilmiyor. Bu olayları gözlemlemek ve Hadea’nın genel yapısını anlamak için haritada gezerek karakterlerle iletişime geçmeniz gerekiyor. Her karakterin olaylara, dünyaya, savaşa ve tarikatlara karşı farklı bakış açıları bulunuyor. Bu bakış açılarının ve karakterlerin bulunduğu durumlar da Hadea’nın sertliğini ve acımasızlığını tekrardan yüzümüze vuruyor.

Açıkçası ben oyunun ana hikâyesinden çok, oluşturulan bu dünya içerisinde bizlere sunulan mesajları daha çok beğendim. Oyunun ana hikâye akışı, genellikle tahmin edilebilir bir şekilde ilerliyor. Ana karakterimizden Remi oldukça ruhsuz bir karakter. Oyun boyunca düz ve boş bir insan portresi çizmekten öteye gidemiyor. Bu da doğal olarak karakterle bağ kurmamızı bir hayli zorlaştırıyor. Aynı şekilde oyunun ana hikâye akışında yer alan çoğu karakterde bu problem bulunmakta. Ana hikâyenin başlangıcı, gelişimi, bitişi ve karakterleri beni tatmin etmedi. Özellikle oyunun bize anlatmak istediği ana olay örgüsü, birçok soru işaretine sahip.
Hadea’nın Sert ve Vurucu Dünyası
Oyunun ana hikâye örgüsünün ilgimi çekmediğini ve zayıf olduğunu belirttim. Peki yan hikâyelerde durum nasıl? Hell is Us içerisinde fazlasıyla yan görev bulunmakta. Bu yan görevlere “İyilik” adı verilmiş. Bu iyilikler, bizlere derinlemesine hikâyeler sunmuyor fakat bulunduğumuz dünyayı çok iyi şekilde aktarıyor. Savaşın ve kaosun etkisinde mahvolmuş hayatlar, çaresizlik, umutsuzluk ve acı gibi duyguları her bir görevde hissedebiliyorsunuz.

Ben genellikle oyunlardaki yan görevlerde, ilgi çekici şeyler yoksa kısa sürede sıkılarak yarıda bırakıyorum. Hell is Us’ta ise küçük bir sigorta parçası için haritayı iki kere gezdiğim oldu. Bunun nedeni de karşılaştığım durumun beni etkilemesi ve “Bu insanlara yardım etmeliyim.” hissini vermesiydi. Bir video oyununun bu duyguyu hissetirmesi genellikle zordur. Fakat Hell is Us oluşturduğu dünyası ve bu dünyadan etkilenen karakterleri ile bunu başarmış. Tabii, tüm yan görevlerin böyle olduğunu söylemek da yanlış olur. Bazı görevler sadece “Git eşyayı bul, sonra bana getir.” mantığında. Zaten tüm görevlerin bu derinlikte olmasını beklemek de biraz gerçek dışı olurdu.
Nereye Gideceğim Ben?
Hell is Us, temelini keşif odaklı bir yapı üzerine kurmuş. Oyun, sizin elinizden tutmuyor. Oyun içerisinde içerisinde herhangi bir harita, pusula ve görev imleci bulunmuyor. Ana görevinizi dahi çevredeki insanlarla konuşarak ve keşfederek bulmanız gerekiyor. Hell is Us “Biz keşif odaklı bir oynanış sunuyoruz.” diyerek yanlış pazarlama yapan bazı firmaların aksine, bu durumu tam anlamıyla uygulamaya geçirmeyi başarıyor.

Bu keşif unsuru her ne kadar uygulamada başarılı olsa da biraz daha derinleştirilebilirmiş. Bu derinlikten kastım, diğer karakterlerle girdiğimiz etkileşimlerle alakalı. Ana karakterimiz, oyundaki diğer karakterlerle iletişime girip, gideceği yola dair ipuçları topluyor. Bu iletişim süreci ise ne yazık ki sınıfta kalıyor. Tek yaptığınız şey, belirlenmiş hazır soruları sormak ve cevaplara göre ne yapacağınıza karar vermek. Burada daha derin bir soru cevap ilişkisi bekledim fakat aradığımı ne yazık ki bulamadım.
Hell is Us’ın sunduğu keşif odaklı yapı, her ne kadar başarı sağladığında dopamin reseptörlerini uçursa da bazı durumlarda da can sıkıcı olabiliyor. Oyunun ortalarına doğru, bir bölümde takılı kaldım ve bulmacayı çözmek için bazı ipuçlarını toplamam gerekti. Oyun size ipuçlarını direkt bir şekilde vermediği için bu kısımda 2-3 saatimi harcadım. Hatta bu bölümü geçebilmek için not defteri bile kullandım. Tüm bu zorlu çabaya rağmen bu kısmı geçtiğimde yaşadığım özgüven oldukça iyi hissettirdi.

Keşifi ana odağına alan ve sizin elinizden tutmayan bu oyun, bahsettiğim bu özelliklerden dolayı her oyuncuya hitap etmiyor. Günümüz oyuncuları genellikle daha açık ve kafa yormayan oyuncları tercih edebiliyor. Bu nedenle eğer bu türe çok yakın değilseniz, Hell is Us sizlere beklediğiniz o etkileyici deneyimi sunmayacaktır.
Zekanızı ve Sabrınızı Sınayan Bulmacalar
Oyunun sırtını dayadığı bu keşif unsurunu, bulmacalar ile taçlandırılmak istemiş. Yukarıda da bahsettiğim üzere, bulmacaları çözmek bazen fazlasıyla zorlayıcı olabiliyor. Birkaç bulmaca sekansında, kitap defter açarak not tutmak zorunda kaldım. Tabii, oyunda bulunan tüm bulmacalar zor ve karmaşık değil. Oyundaki bulmacaları çözme kısmındaki en büyük zorluk, cevabı nerede bulacağınızı anlamaktan geçiyor. Bazı bulmacaların cevapları, haritanın diğer ucunda yer alabiliyor. Bu durum her ne kadar bazen can sıkıcı ve uğraştırıcı olsa da genel olarak keyif verdi. Bulmacaların akıllıca ve mantığa uygun şekilde tasarlanması da alınan keyfi artırmayı başarıyor.
Oynanış ve Savaş Sistemi

Oyun, tamamen yakın dövüş odaklı bir sisteme dayanıyor. Karakterimizin farklı oynanış tarzlarına hitap edecek bir silah havuzu bulunmakta. Tamamen yakın dövüş odaklı bu silahlar, ne yazık ki çok büyük bir çeşitliliğe sahip değil. Bence oyunun büyük eksilerinden birisi de bu kısımda baş gösteriyor. Silahların büyük bir kısmı birbirine oldukça benzer şekilde tasarlanmış. Bu da oynanış çeşitliliği olarak oyuncuyu bir hayli sınırlandırıyor. Sanki her bir silah, bir diğerinin daha hızlı veya yavaş animasyonlu versiyonu gibi hissettiriyor. Ben, oyundaki çoğu silahı denedim. Bu denemelere rağmen, az önce bahsettiğim husustan dolayı diğerlerine nazaran daha keyifli olduğunu düşündüğüm çift balta ile devam ettim. Oyunun başından sonuna kadar bu silahla oynadım. Tabii, bazı bölümlerde çeşitlilik sağlamak için farklı tarzlarda silahlar da kullandım.
Her silahın özelleştirme seçeneği de bulunmakta. Oyun içerisinde “Oyma” olarak adlandırılan bu özelleştirmeler sayesinde, silahlara çeşitlilik kazandırılmak istenmiş. Bu oymalar, topladığınız oyma tipine göre sizlere avantaj sağlıyor. Eğer saldırı odaklı oymaları toplar ve silaha entegre ederseniz, saldırılarınıza ek olarak özel yetenekler kullanıp daha yüksek hasarlar verebilirsiniz. Daha defansif oymalar tercih ederseniz de daha pasif özelliklerle kendinizi güvenceye alabilirsiniz. Burada tercih tamamen oyuncuların oynayış tarzına bırakılmış. Tabii, bu oyma sistemi her ne kadar silahları renklendirse de eksik olan çeşitliliği kapatmayı başaramıyor.

Peki silahların kullanımı keyifli mi? Bu soruya da cevabım çok olumlu olmayacak. Hell is Us, son yıllarda “vuruş hissiyatı” olarak adlandırdığımız kavramı çok iyi yansıtamıyor. Düşmanlara vurduğunuzda, beklenilen tepkiyi alamıyorsunuz. Buna ek olarak, sürekli aynı saldırı animasyonlarını görmek de savaşlardan aldığınız keyfi azaltıyor. Birazdan bahsedeceğimiz yetersiz düşman çeşitliliği de savaş deneyimini bir hayli baltalıyor. İşin üzücü yanı ise potansiyelin kullanılamaması. Oyunda gerek savaş, gerek düşman çeşitliliği oluşturma konusunda büyük bir potansiyel var fakat geliştirici ekip bu potansiyeli kullanamamış gibi.
En Büyük Dostumuz Kapi
Hell is Us oynarken bizlere eşlik edecek bir dostumuz bulunuyor. Kapi adındaki drone, oyunun başından sonuna kadar bizimle serüvene dahil oluyor. Bu drone sayesinde, gerek taktik, gerek saldırı, gerekse savunma gibi alanlarda avantaj sağlayabiliyorsunuz. Bunu da oyunun dünyasında bulduğunuz drone modülleri ile yapıyorsunuz. Her bir drone modülü, sizlere bazı avantajlar sunuyor. Bu avantajlar da taktik ve oynanış tercihine göre kullanılabiliyor.

Eğer defansif bir oyun tarzına sahipseniz, bu alandaki modülleri kullanarak daha hızlı kaçabilir, daha az hasar alabilir veya düşmanların sizden uzaklaşmasını sağlayabilirsiniz.Buna ek olarak düşmanları sersemleterek taktiksel üstünlük de sağlayabilirsiniz. Silah oymalarında olduğu gibi drone için de saldırı odaklı modüller bulunmakta. Bu saldırı modülleri, savaş alanında kullanabileceğiniz hasar odaklı özel yetenekler sunmakta. Her bir modülün de bir seviyesi bulunmakta. Modül seviyesi yükseldikçe, size sunulan özelliğin nitelikleri de artıyor.
Düşman Çeşitliliği ve Boss Savaşları
Geldik Hell is Us’ın en zayıf kısmına. Oyuna girerken beklentim, farklı ve etkileyici düşman tipleriydi. Ne yazık ki Hell is Us bana beklentimin bir hayli altında bir düşman çeşitliliği sundu. Oyunda toplamda 9 farklı düşman tipi bulunuyor. Bu 9 farklı tip de ne yazık ki çeşitlilikten yoksun. Oyunu oynarken tüm düşmanlar aynıymış gibi hissettim. Hollow Walkers adı verilen bu düşmanlar, gerek tasarım, gerek saldırı stilleri, gerekse animasyonları ile birbirine oldukça benziyor. Bu durum, oyunda sanki sürekli aynı şeyleri tekrar ediyormuşum hissi uyandırdı. Oyunda dikkatimi ve ilgimi en çok çeken düşman tipi, oyunun son saatlerinde karşıma çıktı. Bu durum karşısında doğal olarak “Madem böyle bir düşman tipi vardı neden 30 saat boyunca kullanılmadı?” sorusunu sordum. Eğer bu oyundan farklı ve ilgi çekici düşman tipleri bekliyorsanız, bu konuda üzülebilirsiniz.

Oyunun souls türünden esinlendiği de bariz bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu esinlenme sırasında souls türünün en kritik unsurlarından biri olan boss savaşlarını es geçilmiş. Oyunda kayda değer hiçbir boss savaşı yok. Hatta boss savaşı yok desem de fazla söylemiş olmam. Sadece birkaç kısımda boss savaşı olarak lanse edilen savaşlar bulunuyor. Bunlar da oldukça sıkıcı ve boss savaşı konseptinden bir hayli uzak.
Harika Atmosfer ve Bir O Kadar Harika Sanat Tasarımı
Hell is Us’ın en kuvvetli olduğu alanlardan birisi sunduğu atmosferi. Distopik bir ülke olarak karşımıza çıkan Hadea, bizlere sağlam manzaralar ve bir o kadar da sağlam atmosfer sunuyor. Bazen kasvetli ve karanlık bir ortamdayken, bazen de kendimizi renkli ve canlı bir atmosferde buluyoruz. İki zıt ortamın ortak özelliği ise görsel ve atmosfer olarak çok iyi işlenmesi. Renkli ve canlı bölümlerde huzurlu ve sakin bir ülke imajı çizen Hadea, karanlık bölümlere geçtiğimizde farklı duygular yaşatmayı başarıyor. Bu da oyuncuya tatlı bir ikilem sunuyor.

Oyunun genel grafik kalitesi de oldukça başarılı. Kaplamalar, animasyonlar ve çevre detayları oyuna oldukça iyi yedirilmiş. Çoğu zaman kendinizi haritada yavaş yavaş yürüyüp manzara izlerken bulabiliyorsunuz. Görsel kısımda en dikkatimi çeken kısımlardan biri de yüz animasyonları oldu. Bu bütçedeki bir oyuna göre bu alana oldukça önem verilmiş. Karakterlerin mimikleri ve duyguları yüz ifadeleriyle birlikte oyuncuya iyi bir şekilde aktarılmış. Bu konuda da geliştirici ekibi takdir ediyorum.
Bölüm tasarımları
Peki Hell is Us’ın bölüm tasarımları nasıl? Oyun, yarı açık dünya bir yapıya sahip. Sizi belirli alanlara bırakıyor, siz de bu alanlarda yolunuzu bulup düşmanları ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Bölümler her ne kadar görsel olarak oldukça hoş olsa da içerik olarak çok bir şey sunmuyor. Haritalar ne yazık ki sunduğu genişliği yeterli içerikle doldurmayı başaramamış. Genel olarak düşmanları öldürmek ve zaman döngülerini kırmaktan başka yapabilecek bir şeyiniz olmuyor.

Yarı açık dünya yapıdaki bu haritaların yanı sıra, daha küçük haritalar da bulunmakta. Buralara, genel olarak ana hikâye doğrultusunda gidiyoruz. Oyunda işimize yarayacak ana bileşenleri topladıktan sonra da bu bölgelerden ayrılıyoruz. Küçük ve daha çizgisel yapıda olan bu haritalar, bazı durumlarda keyif verirken bazı durumlarda da tempo bozuyor.
Oyunda genel olarak tempo problemleri de bulunuyor. Bazı bölümler eğlenceli ve farklı bir deneyim sunarken, bazı bölümler de gereksiz şekilde uzatıldığı için sıkıcı bir hal alabiliyor. Özellikle oyunun ortalarına doğru, bu durum göze batmaya başlıyor. Bazı görev zincirleri, sadece uzatılmak adına sıkıcı bir hale getirilmiş. Özellikle bir görev zinciri sırasında “Artık ne zaman bitecek bu?” şeklinde bir yakınmam oldu. Bu da oyunun temposunu benim gözümde olumsuz bir yöne çekti.
Teknik Detaylar

Biraz da oyunun teknik detaylarından bahsedelim. Hell is Us, güzel grafiklerini iyi bir optimizasyon ile taçlandırmaya çalışmış. Büyük oranda başarı sağlasa da bazı durumlarda teknik sıkıntılar karşımıza çıkıyor. Çok fazla yaşamasam da bazı durumlarda akan oyunda kare düşüşleri yaşadım. Bu düşüşlerin en rahatsız edici olduğu anlar ise bazı yetenekleri kullanırken veya bazı animasyonlu sahnelerde karşımıza çıkıyor. Silahınıza eklediğiniz bazı yetenekleri kullandığınızda, kare hızı 10’lara kadar düşebiliyor. Bu durum sadece birkaç saniye sürse de rahatsız ediyor. Aynı şekilde bazı bitirici düşman animasyonlarında da benzer durumlar yaşanabiliyor.
Bu ufak problemler dışında genel olarak sıkıntısız bir oyun deneyimi yaşadım. Oyunumda herhangi bir kırılma, kilitlenme ve çökme yaşanmadı. Oyunda Nvidia, AMD ve Intel’in yeni nesil teknolojileri de bulunuyor. DLSS, FSR, XeSS ve Frame Generation gibi teknolojilerle görsel kalite korunarak performans artırılabiliyor.
Son Sözler
Hell is Us, kesinlikle farklı bir deneyim sunuyor. Alışılageldik oyun yapısını bir kenara bırakarak, cesur bir tercih yapıyor ve bu tercihinin arkasında oyunun sonuna kadar duruyor. Oluşturduğu kaotik ve acı dolu dünyası, harik atmosferi ve güzel grafikleri ile birleşince de deneyimi bir üst kademeye çıkarmayı başarıyor. Savaş sistemi ve düşman kısmındaki çeşitsizlik her ne kadar can sıksa da türü sevenler için oynamaya değer bir oyun ortaya çıkmış. Eğer keşif unsurunu ön plana alan farklı tatta bir oyun arıyorsanız, bu yapıma göz atabilirsiniz.
