| Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Goodnight Universe’in PC inceleme kopyası, Skybound Games tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Selam! Bugün sizlerle hikâye ağırlıklı yapımları seven oyuncularla gönüllerimizi birleştirmek üzere bir yolculuğa çıkıyoruz. Goodnight Universe, daha önce BAFTA ödülü kazanan Before Your Eyes oyununun yapımcıları tarafından geliştiriliyor. İki oyunda da karşımıza çıkan kameradan yüz algılama teknolojisi, oyunun zoraki olmamakla birlikte önemli bir mekaniğini oluşturuyor. Bugün sizlerle oyun kontrolcüsü olarak bu kamera tabanlı teknolojiyi kullanarak deneyim nasıl oluyor ve tam olarak nasıl işliyor, oyunla beraber bunu da anlatacağım. İlginizi çektiyse ve daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız daha ne duruyoruz? Hadi, başlayalım.
Ufacık bir bebiş kocaman güçleri zihnine sığdırmış, bize de incelemesi düşer
Goodnight Universe, 6 aylık bir bebeğin gözünden bizlere sıra dışı bir hikâye anlatıyor. Hikâyesi kadar biz de oldukça sıra dışıyız. Psişik güçlerimiz ve yeni doğmuş bir insanda olması beklenemeyecek kadar bilinçli düşüncelerimiz, bizi herhangi bir bebekten ayırıyor. Fakat ailemizi korkutmamak, onlardan birisi olmak ve en önemlisi de onlar tarafından sevilmek için rol yapıyoruz: Herhangi bir bebek oluyoruz. Kesinlikle sıradan olmayan bir bebeğin sıradan ailesiyle yaşayabileceği sorunlara tanıklık ediyoruz. Yorgun ebeveynler, ebeveyn ve genç çocuğun arasındaki tartışmalar, bir gencin hayat yolunda aldığı kararlar… Her şey oldukça sıradan. Peki gerçekten de öyle mi? Bu normal aile hayatı sonsuza kadar sürecek mi?

Oyun, kamera aracılığıyla yüzünüzü algılayan ve bununla birlikte bazı mekanikleri bizlere sunan bir yapıya sahip. Bu özellik sayesinde karakterimiz minik Isaac’in gülmesine, ağlamasına, normal bir ifadeyle durmasına ya da gözlerini kapatıp açmasına yönlendirme yapabiliyoruz. Her ne kadar yapımcılar tarafından oyun koluyla oynanması tavsiye edilse de klavye-fare ikilisiyle de fena olmayacağını düşünerek bu sefer ek deneyimi yalnızca kamerayla sınırlı tutmayı tercih ettim. Zaten kamerayı işin içine dahil ettiğinizde geriye pek aktif olarak kullanacağınız ek tuş kalmıyor. Yanlış hatırlamıyorsam kameraya ek olarak yalnızca fareyi kullandığımı söyleyebilirim.
Bir bebeğin gözünden deneyimlemek, oyunun kendine has sanat tasarımı ve müzikleriyle birleştiğinde sizi adeta animasyon filminin içine çekiyor. Yaklaşık 3-4 saatlik bu kısa deneyim sizi aileden birisi gibi hissettirmek için yetiyor da artıyor. Hikâye, baştan itibaren “Acaba bebek miyiz yoksa bebekten öte bir şey miyiz?” sorusuyla başlayarak oyunun sonuna kadar sorgulamamızı, beraberinde de tempoyu arttırıyor. Fakat ekibin daha sanatsal bir izlenim sunmak için yaptığı birtakım seçimlerin hikâye ağırlıklı anlarda tempoyu bozduğunu, hatta yer yer sıkıcı düzeye getirebildiğini belirtmek gerek. Yazı ağırlıklı anlatımlı anlarda yazıların ortaya çıkışını hikâyeye uygun şekilde bağdaştırarak bizlere sunmuşlar fakat o anları uzun buldum. Yine de bu kısım oyunun büyük bir parçasını kapsamıyor, yalnızca kendi içerisinde uzunluğa sahip.
Stilize tarzı ve tatlı atmosferiyle üç saatlik etkileşimli bir aile animasyon filmini andırıyor
Hikâyesi çok yabancı olduğumuz, inanılmaz değişik bir senaryo bizlere sunmuyor fakat vermek istediği hisleri gayet verebilen ve kendi içerisinde kompleks karakterler barındıran bir yapısı olduğunu söyleyebilirim. 12 yaş ve üzeri sınırı olduğunu göz önünde bulundurarak bende tam ailecek izlenecek animasyon filmi tonunda bir izlenim sağladı. Oyun potansiyel olarak daha karanlık veyahut dramatik bir gidişat izleyebilirmiş fakat bu potansiyel daha samimi ve mesaj vermeye yönelik kullanılmış. Kabataslak şekilde, insan olmak ve hisler üzerine düşündürmeye giden bir hâli var diyebilirim. Dediğim gibi, denk gelmediğimiz bir senaryoyu bizlere anlatmıyor ama anlatış şeklindeki mizahi unsurlar ve beraberinde samimi atmosfer bana gayet geçti.

Tabii, bunun hikâye ağırlıklı bir yapım olduğunu söylesek de neticede bir görsel romandan bahsetmiyoruz. Onlarda bile birtakım mekaniklerin işleyişi öneme sahipken bunda da ele almamız şart. Kamera aracılığıyla tecrübe ettiğim bu teknolojinin oyuna yediriliş şeklini ilginç buldum. Yaptığımız ifadelerden ziyade göz kırpma, özellikle de göz kapatma ağırlıklı olarak oyun içerisinde yer verilmiş. Zihin okumamız gerektiğinde gözlerimizi kapatıyor ve belli frekansa gelene kadar başımızı yana çeviriyoruz. Bu zihin okuma seansı bitene kadar gözlerimizi kapalı tutmak başta güzel bir konsept gibi gelse de oyunun sonlarına doğru biraz dozunun kaçtığını düşünüyorum. Oyunu kandırıp alttan telefonu kurcalayarak bir taraftan kulağım oyunda o anların geçmesini bekledim, bunu itiraf ediyorum.
Bir bebek olarak deneyimimiz daha çok düşüncelerimiz ağırlıklı ilerliyor. Etrafla etkileşimlerimiz de çoğunlukla göz kırpma ile eşyaları hareket ettirme, ışıkları aç-kapa yapma gibi özellikler üzerine kuruluydu. Zaten ufacık bir bebek olmamızı hesaba katınca çok bir şey yapmamız beklenemez, hatta fazla bile şey yapıyoruz ama gülme ya da ağlama gibi ifadelerin oyunda daha geniş kapsamlı kullanılmasını beklerdim. Gerçek anlamda pek işe yaradığını hatırlayabileceğim kadar ağırlıklı kesinlikle yer verilmemiş. Oysa göz kırpma kadar ilgimi çeken ve bir bebek olarak oynarken en etkili olacağını düşündüğüm mekaniklerden birisiydi bu. Neticede psişik güçlere sahip bir bebeğiz, ağlarken fazlaca güç sergileme gibi durumlarımız olamaz mıydı? Hikâyeden kopuk olacağını da zannetmiyorum.

Ek olarak ilerlemek için bize sunulan mekaniğin oyunun başlarında gayet uygun olduğunu fakat sonlara doğru çok yapay durduğunu düşünüyorum. Sürpriz bozmadan, üstü kapalı ancak böyle konuşabiliyorum. Oyunda yer yer sinematikten ibaret kalmaması adına bazı sahnelerde etkileşimi arttırmak için biraz yapaya kaçıldığını hissettim.
Oyun içerisinde bu ifade izleme teknolojisi kullanılırken kameranızı ekrana yansıtacak şekilde bir ayara da yer verilmiş. Bu kısım gayet iyi, hoş ama oyunun kendi yerleştirdiği kamera hizası nasıl oluyor da oyuna uygun olmuyor, bunu anlayabilmiş değilim doğrusu. Zaman zaman oyundaki yazılar kameranın altında kaldı. Neyse ki dinliyordum da kaçırma gibi bir durum söz konusu olmadı ama bu detayı ekstra olarak vermek istedim. Oyun boyunca bir, bilemedim iki kez böyle bir durum olmuştur. Göze çarpmaması gayet olağan bir durum ama belki kamera boyutu küçültülerek üstesinden gelinebilir, kim bilir? Tabii, oyunda normalde altyazı olmadığını da belirtmekte fayda var. Bununla birlikte renk körü modu bulunmuyor fakat oyundaki renk paleti zaten bir sorun oluşturmayacak şekilde tercih edilmiş.
Oynarken gözlerini kırpmayı unutanlara inat göz kapatmaya teşvik eden teknoloji üretmişler. Hep açık mı tutacağız? Biraz da kapatalım!
Renklerden bahsetmişken biraz da görsel kısmına detaylı değinelim. Grafikleri bence gayet güzeldi. Böyle deyince ultra mega gerçekçilik gibi şeyler beklemeyin. Grafikler stilize, basit görünümlü ama vermek istediği etkiyi gayet verebilen ve animasyonları gerçekçi diyebileceğim kalitede sunuluyor. Gerçekçi grafikler beklemeyen birisiyseniz görsel olarak beklentilerinizi gayet karşılayacağını düşünüyorum. Benim oldukça hoşuma gitti. Özellikle bebişimizi gördükçe mıncırasım gelip durdu. O kadar tatlı yapmışlar ki! Koca göbüşümüzü, tombik el ve ayaklarımızı görebilmek aşırı şirin bir tecrübeydi. Oyun bizlere bir bebek olmayı gerçekten en olağanüstü şekilde yaşatmayı başarıyor.

Oyun iki farklı sona sahip. Aslında bunu tek ve bir yarım son olarak da adlandırabiliriz. Her ne kadar karakterimizin yorumlarının bir kısmının seçimi bizlere bırakılsa da bazı oyunlarda olduğu gibi bu oyunda da içeriğin asıl tonu belli oluyor. O nedenle yazının daha başlarında senaryoyu ailecek izlenme potansiyeli olan animasyon filmlerine uygun gördüm. Bu teknolojiyi denemek için kısa ve keyifli bir içerik olduğunu düşünüyorum. Hikâye hakkında sürpriz bozacak bir şey demek istemem ama bu psişik güçler sonlara doğru bizi biraz eğlendiriyor ve beraberinde bu ifade izleme teknolojisinin potansiyelini bizlere sunuyor. Çok daha zengin içerikli yapımlar ortaya çıkarılabilir, bu teknolojinin daha nice oyunda kullanıldığını görmek isterim.
Benim gibi daha sanatsal işler görmeyi seven, oyunlarda çeşitliliğe giden ve animasyon filmleriyle de içli dışlı birisiyseniz bu oyundan keyif alabilirsiniz. Bununla beraber hikâyesel olarak muazzam bir şey beklememeniz gerektiğini, kısmen yüzeysel kalabileceğini de yeniden hatırlatmak gerek. Ekibin bu oyunla birlikte aldıkları geri dönüşler sayesinde çok daha başarılı yapımlarla bizlerle yeniden buluşmalarını bekliyorum.
Umarım yazım, aklınızdaki soruları gidermeye ve oyun hakkında bir fikir oluşturmaya yeterli olmuştur. Hem oyun hem de sunduğu teknoloji hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler, bir sonraki yazıma kadar görüşmek üzere. İyi günler dilerim, sağlıcakla kalın.


