Bazı oyuncuların tür seçimlerini ilginç bulduğunuz ya da yadırgadığınız oluyor mu? Özellikle korku türüyle çok içli dışlı olanların ne derdi var mesela, değil mi? Bu serimizde sizler için farklı tür oyunları ve bunları tercih eden kişilerin motivasyonu gibi psikolojik analizleri yapıyoruz. Gelin, meraklısını şöyle alalım ve “Bazı Oyuncular Neden Psikolojik-Korku Yapımlarını Tercih Eder?” yazımızın araştırmasına başlayalım.
İnsanoğlu olarak günlük hayatımız sakin ve huzurlu olsun isteriz. Kimimiz bunu belli bir rutin içerisinde, kimimizse spontane kararlarda bulur. Toplumsal olarak belli bir düzen içerisinde bunu sağlayabilme olasılıklarımız, çeşitlilik skalasında dahi sınırlı olması sebebiyle birtakım dürtülerimiz karşılıksız kalıyor. Adrenalin gibi hormonlarımız günümüz düzeninde kolay kolay başvurduğumuz bir olgu olmaktan çıktı fakat neticede dopaminin salgılanmasında tetikleyici bir unsur olması, birtakım yerlerde yeniden onu aramamıza sebep oluyor. Bunlar günlük hayatımıza anlık tartışmalar gibi bile yansırken daha sağlıklı dönüt olarak ekstrem sporları ve sanat mecralarındaki korku-gerilim unsurlarını tüketmeyi örneklere katabiliriz. İşte tam olarak korku, özellikle de psikolojik-korku türüne yönelen kişilerde bunu gözlemlemek mümkün.
Bu türde işlenen olgular, ne yaparsak yapalım hayatın bir parçası
Toplum olarak hayatın ölüm gibi gerçeklerinden oldukça soyutlanmış bir şekilde yaşıyoruz ve bunun artısı olduğu kadar eksisi de var. Her ne kadar tüm bu olgular iç açıcı olmasa da bunlar hayatın birer gerçeği ve varlıklarını yok saymak veyahut görmezden gelmek aslında çok daha sağlıksız bir yaklaşım sağlıyor. Özellikle psikolojik korku yapımları, bu olguları olduğu gibi işleyerek hayatın çarpıcı gerçeğini biz tüketicilerin yüzüne vurmasıyla bilinir. Yapımdan yapıma bunun dozu elbette ki değişir, kara mizah unsurlarına yönelerek yapımın havasını biraz daha yumuşatan versiyonlar olduğu gibi oldukça bunaltacak kadar doğrudan işleyenleri de bulunmakta. Bu tarz yapımlarda sembolizm unsurları da sıklıkla görülür, aynı zamanda karakter analizi yapmak ve psikoloji çalışmak için de birebir yapımlardır.

- Çizim kaynağı: Zapalzo
Psikolojik korku dendiğinde aklınıza ilk Silent Hill serisi geliyor, değil mi? Yakın zamanda yeniden yapımıyla çıktığı dönemde oynayabilme şansını bulamamış yeni oyuncuların da tecrübelemesine vesile olan Silent Hill 2 Remake, en güzel örneklerden birisi. James iyisiyle ve kötüsüyle bir insan, ürün kesinlikle yanlışları güzellemeye yönelmeden hayatın gerçeklerini sembolizmle yüzümüze olduğu gibi çarpıyor. Bahsettiğimiz bu yapım yine görsel olarak oldukça gelişmiş, hikâyesi kadar görünümüyle de insanları etkilemeyi hedefleyen bir yaklaşım. Özellikle RPGMaker diyebileceğimiz tarzdaki psikolojik-korku yapımlarında görsellikten yana kaybı daha çarpıcı bir hikâye oluşturmayla kapatıyorlar. En popüler örneklerinden Corpse Party, IB, Mad Father, Omori ve The Coffin of Andy and Leyley gibi yapımlar bulunmakta.
Her ne kadar Corpse Party serisinde yer yer Japonlara has biraz muzipliğe vurarak ortam yumuşatma yaklaşımına gidilse de Sachiko’nun başına gelenler gibi ciddi anlarda kesinlikle öyle bir anlatıma başvurulmuyor. Keza daha yakın zamanda çıkan The Coffin of Andy and Leyley’de de yapımcı hanımefendinin görüşü, üçüncü kişi olarak metin aralarında oldukça bariz veriliyor. Bu yapımların her biri insanoğlunun çarpık ve melankolik zihnini bizlerle buluşturan, bir yere kadar da gerçek hayattan bizi kopartan ve belki de hayatımızda iz bırakacak çıkarımlar sağlayan psikolojik yapımlar. Bu tarz yapımların varlığı, bir yerde böyle korkunç deneyimleri bizzat yaşamadan bazı dersleri alabilmenizi sağlar. Dram gibi türleri tüketmezseniz hayat tecrübeniz kendiniz ve çevrenizle sınırlı kalır, o yüzden özellikle bu kısımla ilgili olan kişilerin böyle içerikleri tüketmesinden doğal bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Önemli olan oyunun içeriği değil, sizin nasıl düşündüğünüzdür
Bu tarz yapımları tercih edenlerin birçok farklı sebebi var. Kimisi karanlık temadan hoşlanır, kimisi psikolojik analiz yapmayı sever, kimisi üründeki sembolizmleri incelemek ister, kimisi günlük hayata oldukça tezat bir yapımla adrenalinini yükseltmekten yanadır. Kimisi o kadar düşünmüyordur bile, niye düşünsün? Herhangi bir oyundan ibaret görenler de mutlaka vardır. Kendi adıma konuşacak olursam küçüklüğümden beri sanatta karanlık temaları çok severim, özellikle de psikolojik korku yapımlarına bayılırım. Korku unsurunun beraberinde melankoliyi de getirmesi gerektiğini düşünüyorum ve en çok çarpıcı bulduğum korku ürünleri mutlaka beni bir yerde ağlatmış olanlardır. Bu yapımların içeriği gereği çarpık olması, onu tüketen kişinin zihninde de aynı yansımaya sahip olduğunu göstermez. Bu genelleme oldukça yanlıştır.

Yapımlar neticede zevkler ve renklere dayanan durumlar, herkesin motivasyonu farklı ve kendine hastır. Birisine bizzat sormadan ne olursa olsun bu konuda bir kanaatte bulunmak kesinlikle yanlıştır. Öncelikli olarak kurgunun kurgu olduğunu ve gerçekle bağdaşmadığının bilinmesi gerekiyor. Gerek bu yapımları tüketen kişilere gerek de bu yapımları ortaya çıkaran sanatçılara söylenen ithamların oldukça yanlış ve yersiz olduğunu düşünüyorum. Elbette ki bu türle ilgisi olan sorunlara sahip insanlar vardır, her türde de olduğu gibi. Fakat bu, bu türü oluşturan ana motivasyon olarak kesinlikle sayılmamalıdır.
Bu kısma kadar çoğunlukla bu yapımları bir amaç uğruna, derinlikle işlemeyi tercih eden kişilerin motivasyonuna değindik. Bir yerde kısaca bahsettiğim kişilerin de çoğunluğun büyük bir kısmını oluşturduğunun altını çizmek gerek. Bazıları hiç de düşündüğümüz kadar derin düşünmeden, yalnızca keyif aldığı için bu türleri tüketiyor. Psikolojik kısmı birazcık kenara bırakırsak özellikle arkadaşlarla oynanan korku türü yapımlar kesinlikle saydığım motivasyonlara sahip değil. Yalnızca adrenalin kısmından bizleri yakalıyor. Arkadaşlarınızla vakit geçirmek, beraberinde de rekabetçi oyunlar harici adrenalinizi en kolaylıkla yükselten olgulardan birisiyle bunu yapmak bazı insanların en büyük önceliklerinden birisi.
Temanın değişmesi, motivasyon kaynağının diğer türlerden çok da farklı olduğunu göstermeyebiliyor
Prop Hunt’ta avcılık nasılsa Dead by Daylight’taki de ondan farksız. Teması biraz farklı diye insanın içinde oluşturduğu dürtü ve şekli değişmiyor. Neticede bunların hepsi birer oyun, hayal ürünü ve kurgudan ibaret. Tabii ki de bu tarz yapımlar harici hiçbir şey tüketmeyen birisinin yapısını belki sorgulayabilirsiniz, bu yine kişisele indirgenen bir şey. Yine dönüp dolaşıp konu, o kişinin bu ürünleri tüketirkenki motivasyonunun ne olduğuna geliyor. Mesela burada özellikle değinmedim ama gotik içerikleri seven kesim bunlar içerisinde ayrım yapmadan da tüketmeye oldukça meyilli. Alice: Madness Returns gibi içerikleri de bir şekilde listenin içerisine yerleştirip gittikçe genişletebiliriz. Hatta iki sene öncesinde yaptığım “Karanlık ve Korku Temalı 15 Oyun Önerisi” listem vardı, doğrudan korku diyemesek de bu atmosferi bünyesinde taşıyan bazı oyunlara yer vermiştim. Bazen cidden sadece estetiksel veyahut tematik kısma bakarak bunda motivasyon bulan insanlar da oluyor.

Özetle, psikolojik-korku; her temada ve türde olduğu gibi bir oyunu seçerken bunun üzerine oldukça düşünce sahibi olan kadar sadece oynamak istediği için oynayan kişileri de barındıran bir tür. Her yapımda olduğu gibi bir içerik tüketildiğinde onun hakkında yapılan çıkarım kişiden kişiye oldukça değişecektir. Nosferatu(2024) filminden sinematografisine ve anlatım şekline hayran olmuş, “Gotik sanata gerçekten bayılıyorum.” düşüncesiyle çıkarken, kimisi “Bu nasıl korku filmi?” diyerek film arasında salonu terk etmişti. Ama kabataslak bakış açısında ikimiz de o filme gelmiştik, bunun gibi düşünün.
Bazen çok da üzerinde düşünmemek gerek. Bir şeyi seviyorsanız onu tüketin, eğlencenize bakın. Hayat yeterince yorucu, biraz tüm o yoğunluğu bir kenara bırakarak eğlenmeye hakkımız olduğunu düşünüyorum. Neyi seviyorsanız onu yapın, kimin ne dediğinin pek de bir önemi yok. Tabii, bu tarz yapımları melankolik bir dönemde kurcalamamanız genelde çok daha iyi olacaktır. En azından hassas bir insansanız… Bazen bazı şeylerin yeri ve zamanını en iyi siz bilirsiniz, vakti gelince elbette oynarsınız. Kim bilir, belki de jumpscare’den yana düşünceleriniz değişmiştir ve belki de korku oyunlarına girişme zamanınız gelmiştir?
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ediyorum. “Silent Hill 2 İnceleme” yazımdan da görebileceğiniz üzere özellikle bu tarz yapımlardan, hikâyelerden ve sembolizm/psikolojik kısmından konuşmaya bayılıyorum. O nedenle özellikle bu yazımla ilgili yorumunuz varsa mutlaka aşağıya bekliyorum. Genel ya da belli bir yapım üzerinden düşüncelerinizi duymak ve hakkında konuşmak isterim. Bir sonraki düşünsel yazıya kadar görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!