Selam! Bugün sizlerle MIO: Memories in Orbit Ön İnceleme yazısıyla karşınızdayım. Daha önceden platform ve bulmaca ögeleriyle öne çıkan Shady Part of Me oyunuyla bildiğimiz geliştiriciler, bu sefer Souls-Like ögeleri de içerisinde barındıran bir Metroidvania yapımıyla karşımızda. Sizler için demo’su tüm oyunculara sunulmadan kısa bir zaman önce deneyimleme fırsatı buldum ve görüşlerimi aktarmak için buradayım. Hazırsanız başlayalım!
Bir genç kız olarak küçük olabiliriz ama amacımız oldukça büyük
Metroidvania türüne mükemmel hakimiyeti olan bir insan değilim ama tecrübelerimce kesinlikle beni içine çeken ve bilgisayarın başında kurcalamaya iten türlerden olduğunu söyleyebilirim. Özellikle bu kanıya uzun zamandır inceleme harici kendi başıma kolay kolay oyun bitiremeyen birisi olarak 57 saatimi Hollow Knight’a harcadığımda anladım. Genel olarak tür içerisinde beklentilerin nasıl olduğunu çözebildiğimi umuyorum, yorumumu da buna göre yapacağım. Tabii siz yine de kendi düşünce süzgecinizden dediklerimi geçirerek yorumlayın. Bence bu yapım Metroidvania türüyle tecrübesi olan ve olmayan geniş bir kitleye hitap edebilir.

Douze Dixièmes ekibi, oyunların sanat sayılmasına örnek gösterebileceğim geliştiricilerin başında geliyor. Shady Part of Me atmosferiyle kesinlikle bu dediğim yaklaşıma uyarken beraberinde mekaniksel ve görsel anlatımı da hikâyeyi derinleştirerek bizlere özgün bir deneyim sağlıyordu. Zaten o oyunda kullandıkları hikâye anlatımını ve platform mekaniklerini cesur bir hamleyle yeni oyunları MIO’da aksiyon ögeleriyle zenginleştirmişler. Çok iddialı bir geçiş denilebilir, bir taraftan bakınca mantıklı da buluyorum. Önemli olan mekaniklerin düzgün çalışması ve oyuncuyu oyunda tutabilmek neticede, her şeyin temeli buna bağlı. Peki bu birkaç saatlik deneyimimde düşüncelerim neler? Biraz da ona bakalım.
Oyunu açtığım gibi ana menüdeki müzik ve görsellik beni kaliteli bir deneyimin beklediğini yansıttı. Beklentiyi çıtaya çıkartmak istemem ama her şekilde sanatsal anlamda oldukça emek verilmiş bir yapımdan bahsettiğimizin altını çizmek isterim. Elle çizilmiş görselliği, renk paleti ve karakter tasarımlarıyla oyun yalnızca görsel kısmından bile beni aldı götürdü.

Makinelerin yaşamını tehdit altına alan bir salgının gidişatını aksi yöne götürmeye çalışan şirin mi şirin bir robot kız olarak oynuyoruz. Işıl ışıl parlayan sarı saçlarımız ve küçük çelimsiz bedenimizle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Bu süreçte karşımıza dost kadar düşman robotlar, hatta bölüm sonu canavarları da çıkıyor. Biraz melankolik bir havası olduğunu söyleyebilirim fakat huzur verici bir atmosferi de kesinlikle bulunuyor. Bazı diyaloglar komik, bazıları da iç çektirecek türden olabiliyor. Ama bizim tatlı karakterimizle her şeyin üstesinden gelebiliriz!
Oyunda zorluk seviyesi şu anda bulunmuyor, hatta oyun zor olmak için çabalamayan bir yapıya sahip. Ayarlardan dilerseniz her öldürdüğünüzde daha kırılgan olacak şekilde düşmanınızı ayarlayabilir, siz vurmadan düşmanların saldırmasını önleyebilir ya da karakterimizin yerde kaldığında iyileşmesini sağlayan özelliği açabilirsiniz. Bunlar olmazsa da oyunun dövüş sekanslarının çok acımasız olduğunu düşünmüyorum. Elbette oyunun başında oldukça hantalız, bu yapımlarda düşmanların yapabilecekleri hamleleri öğrenmek yegane unsur. Fakat dövüştükçe ve etrafı araştırıp geliştirici özellikler buldukça yavaş yavaş oyunla birlikte siz de açılıyorsunuz. İlk bölüm sonu canavarını ölmeden geçebildim, ikincisinde şansım o kadar yaver gitmedi. Gibi gibi… Ayrıca Türkçe dil desteği de bulunmakta, onu da aradan çıkartayım.
Tatlı, biraz melankolik tonlu ve en önemlisi de büyüleyici bir mekanik yolculuk
Ölünce ne oluyor derseniz, onu da hemen açıklayalım: Etraftan ve düşmanlardan topladığımız belli bir değer birimimiz var, bunlar dükkân gibi belli yerlerde harcayabileceğimiz birimler. Eğer katı hâle çevirmezseniz öldüğünüzde bunlar da sıfırlanıyor. Anlayacağınız oyun bu konuda da gayet insaflı. Dilerseniz çok rahat bir şekilde oynayabilirsiniz, dilerseniz de kendinizi sınayabilirsiniz. Oyun bunu size tanıyor. Platform ögelerini de zorlayıcı bulmadım, tabii bu çok kişisel bir yaklaşım. Yine de zorlanacağınızı pek zannetmiyorum. Yalnızca kaygan zeminli alanlarda uçan düşmanlarla uğraşırken biraz can sıkıcı olabilir, onun dışında sorun yaşamazsınız gibi geliyor.

Oyunu oynarken optimizasyon ya da mekaniksel bir sorun yaşamadım. Yalnızca belli yerlerde animasyon anlık sekteye uğrar gibi belirebiliyor. Buna asansörün aniden ortaya çıkması ve diyalog başlamadan önce karakterin ani hareketi gibi örnekler verebilirim. Görsel ve anlık bir olay olması sebebiyle çok önemli bulmadım, zaten demo olduğunu da göz önünde bulundurursak kolayca önüne geçilecek de bir durumdur.
Bu saydıklarım tabii ki de önemliydi ama bir o kadar da önemli bir şey varsa o da bizi ekran başında ne kadar tutabildiği. Yazılarımda en çok yakındığım şey aksaklıklar sebebiyle tedaviye başlayamadığım bir dehb durumumun olması ve bu süreklilik gerektiren şeylerde beni zora sokuyor. Bu durum ne yazık ki oyun oynarken de bana sıkıntı çıkartabiliyor fakat bazen öyle oyunlarla karşılaşıyorum ki değil sorunumu fark edeyim, saatlerin nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Bu oyun da bunlardan birisi oldu, farkına vardığımda oynamaya hevesim devam ediyordu. Bu çok kişisel bir yorum neticede fakat bir kişi bir kişidir, böyle bakmak lazım. Şayet bu konuda bir soru işaretiniz vardıysa belki bir nebze gidermekte işe yarar bu yorumum.

Bu tarz oyunlarda en çok sevdiğim şey seni keşif ve oynanış şekli olarak özgür bırakıyor olması. Belli bir sınır elbette ki var ama neyi hangi sırada yapacağın tamamen sana kalmış ve bunları düşünürken oyun gerçekten akıp gidiyor. İki boyutlu platform oyunlarında çevreye hakim olmak genele göre daha basit, bu yüzden bu tarz oyunları gece de rahatlıkla oynayabiliyorum. Tabii dövüş sekansları nedeniyle el-göz koordinasyonunuzu çok da kaybetmediğiniz bir zaman aralığında oynamakta fayda var. Diğer türlü sırf belli bir puanı toplayıp dükkândan temin etmek istediğiniz şeyi hâlledebilmek için bile arada girip oynayabileceğiniz bir yapıya sahip. Oyununuzu kaydettiğiniz müddetçe dilerseniz beş-on dakika, dilerseniz de saatlerce oynayabilirsiniz. Bana o nedenle hangi işle uğraşırsanız uğraşın tercih edebileceğiniz bir tür gibi geliyor. Bu oyun da güzel bir örneği olmuş.
Benim beklentim yüksek, tabii yine de çıtayı çok yükseltmemek lazım. Dozunu hayal kırıklığı yaşamayacağınız şekilde ayarlamakta fayda var, hangi oyun olursa olsun bunu söylerim. Demo çıktığında siz de bir bakın, ona göre hep birlikte tam sürümünün çıkmasını dört gözle bekleyelim. Umarım merakınızı bir nebze giderebilmişimdir ya da demo’ya bakma isteğiniz vardıysa bunu körükleyebilmişimdir. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim! Bir sonraki yazıma kadar görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.