Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Keeper’ın PC inceleme kopyası, Xbox tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Selam! Bugün sizlerle birlikte Psychonauts, Grim Fandango, Brutal Legend, Broken Age ve Costume Quest’ten mutlaka aşina olduğunuz Double Fine Productions stüdyosunun yeni oyunu Keeper‘ı incelemek için karşınızdayım. Lee Petty’nin liderliğinde bizlere sunulan Keeper, sürrealist bir deneyim vadediyor. Sektörde tutkuyla yaptıkları işleri yıllardır bizlerle buluşturan stüdyo, bu sefer yolumuzu bambaşka bir evrendeki deniz feneri ve deniz kuşuyla buluşturuyor. Sırf görselliğiyle bile yapımın ilgisini yakaladığı o kişilerdenseniz gelin, birlikte daha derinliklerine dalalım.
Bambaşka bir evren ve unutulmuş bir yolculukta iki kafadar olarak başlıyoruz
Keeper; bizlere harika görselliğiyle her an özenle işlenmiş, merakla incelenesi unsurlar sunuyor. Doğrudan diyaloğun hiçbir şekilde bulunmadığı bu yapımda her şey görsel olarak biz oyunculara veriliyor. Bununla birlikte atmosfer, insan dışı bir varlığın duygu düşüncelerini anlayabileceğiniz kadar karakter dizaynına başarıyla yedirilebilmiş. Çoklu bacaklı canlı fobisi olanların sıkıntı yaşayabileceği, fakat bunu bir kenara koyduğumuzda oldukça gizemli ve yer yer şirin, hatta komik olabilecek bir hikâyeyi deneyimliyoruz. Oyunun başlangıcında bulunduğumuz gezegen kurak, solmuş, adeta canlılığını yitirmiş bir şekilde sahneleniyor. Ağaçlar dal parçasına dönmüş, çimenler sararmış, canlıların ardında yalnızca kalıntıları kalmış. Kırık dökük ve çok ayaklı yapısının getirdiği ürkütücü görünümüne tezat olarak karakterimiz biraz sakar, bence şapşal ve meraklı bir kişilikle sunuluyor. Fakat onu asıl özel yapan şey bu değil, yaydığı ışık.

Işığımız, yitmek üzere olan bitkileri canlandırma ve kötülüğü savma gücüne sahip. Bize eşlik eden deniz kuşuyla birlikte yok olmaya yüz tutmuş alanlarda maceramız başlıyor. Oyun, yapı ve hikâye gereği her yaştan oyuncuya hitap edecek şekilde kurgulanmış. Basit mekanikleri, bunların gösterim şekilleri ve hikâyede işlenişleri oyuncuyu zorlamayacaktır. Karakterimiz etrafta geziyor, ışığını odaklayarak belli durumları yerine getirirken kuşumuz bizim uzanamadığımız yerlere gidiyor, adeta ek kol görevi görüyor. Bize sunulan atmosferik tasarım ve dünyası öyle hoş ki bu oyunun tür seçimini yer yer sorgulamama neden oldu. Bulmaca ağırlıklı, bölümden bölüme seviye tasarımı kısmen değişse de çoğunlukla etkileşim odaklı bir oynanışa sahip. Zaman zaman bölgelerde karşılaştığımız canlı dostlar ve aktif hayat, beraberinde harika renk paletlerine sahip farklı mekanlar, içimde bu oyunu farklı tür ya da yapı altında tecrübe etme isteği uyandırdı.
Böyle midir; bilemem fakat bu oyunu oynarken yapımcıların önce mekanikleri değil de tasarımı düşündüğünü hissettim. Her detayı sanat kokan, incelemesi oldukça keyifli, bölümden bölüme dünyaya sadık olma suretiyle değişiklik gösteren tasarımlara bayıldım. Oyun genel olarak “Keşke” dediğiniz her şeyi kendi bünyesinde barındırıyor fakat bunu oldukça deneysel şekilde tasarımının içine yedirmeyi tercih ediyor. Sürpriz kaçırmak istemem, bu nedenle üstü kapalı konuşmayı tercih edeceğim. Stüdyo zaten genel yapısı gereği hep yeni bir şeyler deneyen, oyunlarında sanat kısmına ve sürrealizmden ilerlemeye adeta ant içmiş bir topluluk. Yapımlarını sadece mekanikten ibaret yorumlamak, ekibin motivasyonuna aykırı olur. Tabii neticede, mekanik her oyunda olduğu gibi bunda da yapı taşını oluşturuyor. Değinmezsek olmaz.

Oyunu kabataslak şekilde dört bölüm ve yaklaşık dört saatlik bir deneyim olarak ele alabiliriz. Dört bölüm içerisinde dağılımı farklı olacak şekilde farklı seviyeler, kendine özgü tasarımlar ve mekanikler bulunmakta. Her bölüm alışkın olduğumuz mekanikleri de kısmen korurken bize yeni mekanikler sağlıyor, basit fakat çeşitliliğe sahip bir oynanış vadediyor. Fakat ilk kısmın uzun tutulması ve mekaniklerin seviye tasarımındaki işleniş şeklinin aynı olması, bölüm uzunluğuna bağlı olarak tekrara düşmesini ve sıkma eşiğine çabuk gelmesini sağlıyor. Bunu özellikle ilk bölüm sürecinde yaşamanız oldukça mümkün. Bulmaca kısmı, özellikle kapalı alanlara yöneldiğimizde gözünüze çarpacak hâle geliyor. Fakat zaten kısa bir deneyim olması sebebiyle benim gözüme battığı kadar sizi etkilememesi de olası.
Oyun incelemelerinde istisnai durumlar olmadıkça, özellikle bu oyun gibi kısa yapımlarda, tek oturuşta bana ne hissettirdiğine özellikle bakmaya çalışıyorum. Eğer bir oyun yeterince akıcıysa, türü fark etmeksizin, size saatlerin nasıl geçtiğini hissettirmeden ekran başına bağlı tutacaktır. Özellikle de bu oyun gibi basit mekanikli, ölümün söz konusu dahi olmadığı yapımlarda daha öne çıkan bir unsur olması gerektiğini düşünüyorum. Başta bu sebeple tür seçimine takıldım, belki bunu seviye tasarımını sorgulama olarak da ele alabiliriz. Yine bulmaca ve üç boyutlu yapıyı korurken farklı seviye tasarımı ile bunun önüne geçilebilirmiş gibi hissettirdi. Oyunun ilk kısımlarında sıkıldığım hatta uykumun geldiği yerler maalesef ki oldu. Diğer kısımları için aynısını söyleyemem, bu sadece ilk kısımları için geçerli.

İlk kısımları oynarken hantal bir karakter olduğumuzu ve pek dinamik bir oynanış vadetmediğini, daha çok sakin sakin arkanıza yaslanıp deneyimleyebileceğinizi göz önünde bulundurmakta fayda var. Andan ana değişkenlik gösteren kamera açıları, oyun süresince bizi seyir hâlinde gibi hikâye içerisinde tutarken; oyunun tasarımsal olarak geniş alana sahip çizgisel yapısında sorun çıkmasına sebep olabiliyor. Kapalı alanlarda hareket hâlinde, açık alanda fazla geriye gittiğiniz durumlarda objenin içerisine dahi girerek görüş alanımızın kapanması gibi problemler mevcut. Fakat kamera yapısına alıştığınız takdirde büyük bir sorun çıkartmadan, seyir hâlinizi çok aksaklığa uğratmadan tecrübe etmek mümkün. Tabii ben bunu ilk gün güncellemesi olmadan oynadım, belki obje içerisine girme gibi hatalar sonradan giderilir. Yine de kamera açısının değişimi ve alandan alana sabit kalması her oyuncuya hitap etmeyecektir. Bunun eksisini, karakteri hareket hâlinde kör alanları engelleme gibi unsurlarla çok akıcı hâle getirememişler.
Makine ve doğa el ele veriyor, bizleri de her anlamda büyüleyici bir serüven bekliyor
Tasarımda tercih edilen sürreal görseller ve bulmaca ağırlıklı yapı, hikâyesel olarak oyunun içine fazlaca girebilmenizi önleyebilir. “Ne olduk, ne bittik?” gibi sorgulamalar, beraberinde devamlı değişen alanlarla oradan oraya süregelen maceramızın kısa bir vakitte son bulması sebebiyle tatlı ama duygusal açıdan daha yüzeysel bir yapı sunuyor. Yine de Wall-E gibi yapımları izlediyseniz ve seviyorsanız hareket hâlindeki küçük canlıları takip etmek, onlara ışık tutunca verdikleri tepkileri görmek ve hikâye süresince olanları izlemek keyifliydi. Belki küçük yaştaki dostlarımız için çok daha etkileyici gelebileceğini düşünmekle birlikte sanat tasarımının her şekilde incelemeye değer ve hayran bırakası olduğunun altını çizmek isterim.

Hikâye süresince dokunuşumuzun değdiği yerlerin gelişimini, varlığımızın etrafa katkısını bizzat görebilmek güzeldi. Oyun hakkındaki birtakım düşüncelerim sanıyorum ki yapımın her yaştan oyuncuya hitap etmesine özen gösterildiği için bu şekilde tercih edilmiş. Mesela, atmosferi hayli hayli bizlere verebilen oyun, bizden önce dünyanın durumunu daha karanlık görsellerle de bizlere kavuşturabilmiş. Veyahut bunun müzikle bizlere daha iyi verilebileceğini düşünüyorum. Oyunun başından sonuna kadar mekanik bir yapıyla ilerlediğimiz için fantastik, daha sihirsel izlenim veren müzikler içerisine dünyanın durumunun iyiye gittiğini belli edecek melodiler eşliğinde mekanik unsurları katmayı sürdürebilirlermiş. Veyahut etrafta bulduğumuz, gözden kaçırılabilir yıkılmış heykelleri eski hâline getirdiğimizde bizlere sunulan hikâyeyi seviyeler içerisinde biraz daha anlatır şekilde yedirebilirlermiş.
Tabii bunlar benim düşüncelerim. Neticede gerçekçilikten uzak, sürrealist tasarım ve rüya hissini taşımaya özen gösteren unsurlarla oluşturulmuş bir oyundan bahsediyoruz. Bence oyunlarda mekanik temel yapı taşı olsa bile oyuncunun deneyiminde öncelik verilmek istenen şey mekanik olmadığı takdirde seviye tasarımına eklenen birçok detay, zorlama duruyor. Yürüme simülasyonu derlerse desinler, oyun vermek istediği atmosferi belki o şekilde bizlere vermek istiyor. Kuşla etkileşime geçtiğimiz çoğu yer bana bu nedenle biraz zorlama hissettirdi. Bunun daha az göze battığı durumlar elbette de vardı. Oyunun yarısından sonra daha dinamik hâle geldiğini düşünecek olursak ilk kısım gerçekten fazla uzun ve bir o kadar da farklı tasarıma rağmen tek düze ilerliyor. O kadar dengesiz bir geçiş gibi geldi bana. Vermek istedikleri his bu olabilir, anlarım ama ilk kısım için geçerli bir sebep olduğunu düşünmüyorum.

İlk bölümünde duvarlara tırmanabiliriz, belki başka canlılar üzerinde maceralar yaşayabiliriz ya da karakterimize sunulan farklı mekaniklerle daha çeşitli ve eğlenceli hâle getirilebilirmiş gibi hissettim. Karakterimiz, yapısı gereği, bence pek dar kapalı alanlarda haşır neşir olmasa tasarımsal olarak daha iyi olacakmış. Belki de insansı bir karakter harici bir tasarımla oyun oynamayı benzer olgular içerisinde, daha yaratıcı özelliklerle sunabilmeyi hedeflemişlerdir. Böyleyse düşünce güzel, zaten hikâye takibini yapmak da gayet keyifliydi. Şimdi dönüp baktığımda sonlara doğru yükselişe geçen çeşitlilik ve dinamik oynanışı, harika atmosferi aklıma gelen ilk şey oluyor. Özellikle de yanar döner bir an var… işte tam o an. Bence bu sürpriz bozmak değil, ancak oynadığınızda anlarsınız. Aklımda en kalıcı ve eğlenceli bulduğum an sanırım o oldu.
Konsept takdire şayan, mekanik seçimi ve kullanımı ise biraz sorgulatıcı olmuş
Yer yer yaşadığım FPS düşmeleri, beraberinde aşırı renkli görsellik sebebiyle hareket bulanıklılığını aktif tutarsanız oldukça göz yorucu ve baş ağrıtıcı bir deneyim hâlini alabiliyor. İnceleme gereği hareket bulanıklılığını kapatmadan sizler için tecrübe ettim fakat hem bu durum hem de tekrara düşen yapısı sebebiyle tek oturuşta bitirmemeyi tercih edebileceğiniz bir yapım olmuş. Sonu tatlıydı, hatta genel bakacak olursak biraz sıradışı bir animasyon filmi havasına da sahipti. Bu potansiyeli, hikâye işlenişiyle beraber seviye tasarımlarında daha eğlenceli mekaniklerle ya da var olan mekanikleri kullanmak için yapay bir oluşum oluşturmadan görseydik çok daha başarılı bir iş çıkarmış. Fakat her şekilde, özellikle de sanat kısmında, işini tutkuyla yapan bir stüdyo olduğunu yeniden kanıtladığını düşünüyorum.

Geçmişten günümüze oyunları sanat olarak gören ve başarı endişesinden ziyade yaptıkları işi istedikleri gibi yapmaya özen gösteren bir stüdyo olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Oyunları sanat olarak ele almayı tercih eden ve özellikle böyle ele aldığı belli olan stüdyoları daha dikkatlice incelemeyi seven birisi olarak bunu ayrıca takdir ettiğimi belirtmek istedim. Bu şekliyle, mekanikleri bir kenara koyarsak; detayları incelenmeye değer sanat tasarımıyla atmosfer ve karakter tasarımları harika, oynanış olarak da benzersiz bir yapım olmuş. Biraz cilalanabilir durumu, tekrara düşen mekanikleri ilk kısımda karakterimizin hantal yapısıyla yıldızlarının pek uyuşmamasını sağlamış. Fakat bunların bilincinde oynadığınız ve mekanikten ziyade atmosfere odaklandığınız takdirde bu tarz içerikleri sevenlerin sakin sakin her türlü keyif alabileceği bir yapım olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma, beklediğimden farklı ama hayal kırıklığına uğratmayan bir deneyim oldu.
Son cümlelerimle beraber Keeper incelememin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Benim düşüncelerim bu şekildeydi. Yer yer sıkıldığım fakat çoğunlukla beni hayrete düşüren ve eğlendiğim bir yapım oldu. Oyunun büyük bir kısmını kapsayan ve mekaniksel çok keyif alamadığım anları bir kenara bırakacak olursak ileride bahsedildiğinde hoş anacağım, unuttuğum takdirde tekrardan bakacağım bir iş olmuş. Umarım aklınızdaki soru işaretlerini giderebilmişimdir de yazım beklentilerinizi ayarlamanıza yardımcı olmuştur. Yine de aklınızda bir soru veyahut sorun kalmışsa bunları aşağıda belirtmeyi unutmayınız. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler, bir sonraki yazıma kadar görüşmek üzere. Hoşça kalın ve sağlıcakla kalın.
