Intel Monsters Reloaded Turnuvası açık eleme kayıtları devam ediyor!

Valorant takımını topla ve turnuvada yerini al! Büyük ödül için mücadele etmenin yanı sıra benzersiz bir turnuva deneyiminin ve sürprizlerin tadını çıkar. #Reklam

Final Fantasy Tactics: The Ivalice Chronicles İnceleme

Atarita'da reklam ve sponsorlu içerikler açıkça belirtilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir içerik ticari bir ortaklık sonucunda hazırlanmamıştır. Bkz: Editöryal Standartlar

Paylaş

Final Fantasy Tactics: The Ivalice Chroniclesın Nintendo Switch 2 inceleme kopyası, Square Enix tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.

Selamlar sevgili okurlar Final Fantasy Tactics: The Ivalice Chronicles incelemesine hoş geldiniz! Ekibin Final Fantasy ve bilimum Japon oyunları deyince akla gelen ilk ismi olarak bugün çok eski bir oyunun yeniden yapımı ile karşı karşıyayız. 1997’ye dönüyoruz desem ufak bir şok geçirir miyiz? Ama merak etmeyin işin o kısmına ben pek girmeyeceğim. Çünkü ben de Final Fantasy Tactics’e bu yeni The Ivalic Chronicles yapımı ile giriş yaptım. Şimdi gelin oyunun Final Fantasy’i çok sevenler veya daha önce hiç oynamamışlar için ne ifade ettiğini konuşalım.

Entrikalar, soylu aileler ve savaşlar…

Final Fantasy Tactics aslında bizi bir Final Fantasy’den nasıl bir hikaye bekliyorsak tam olarak öyle karşılıyor. İçinde aklınıza gelebilecek her türlü tema var ve bunu olabilecek en trajik şekillerde işliyor. 1997 henüz serinin “evrendeki kaynak sorunları” dayatması kapsama alanına girmediği için krallıklar arasındaki entrikaları ve siyasal manipülasyonları anlatan, ayakları yere sağlam basan bir hikâyeye tanık oluyoruz.

Ana karakterimiz Ramza Beoulve soylu bir aileden gelmekte. Yakın arkadaşı Delita ise tabiri caizse halktan olan bizden biri. Bu “soylu ve bastard” hikâyeleri biliyorsunuz Orta Çağ’ı yansıtan hikâyelerdir. Bkz. Kingdom Come Delivarence. Keza Final Fantasy Tactics’te de Orta Çağ yansıması kullanılmış diyebiliriz. Oyunun başında korumamızda olan Prenses Ovelia kaçırılıyor ve onu kaçıranların peşine henüz toy olan bir avuç genç olan biz düşüyoruz.

Ancak hikâye ilerledikçe bu kaçırılmanın göründüğü kadar basit olmadığını, aslında her şeyin Ivalice’teki asıl kötülüğün üzerini örtmek için kurulmuş bir perde olduğunu fark ediyoruz. Ramza bu süreçte; kilisenin, prenslerin ve soyluların çıkar savaşına dahil oldukça kendi “soylu egosunu” da sorgulamaya başlıyor. Hikaye uzun zamandır deneyim ettiğim en iyi Final Fantasy hikayelerinden biri olabilir. Günümüzde ya sonunu getiremiyorlar ya da gereksiz karmaşık hale sokuyorlar. Ama burada her şey net, tutarlı ve duygusal olarak tatmin edici.

Oyun Ramza’nın karakter gelişimini, çevresindekiler ile iletişimini gayet iyi anlatıyor. Bu yeniden yapılmış sürüm ile birlikte artık karakterlerin diyalogları da seslendirildiği için ara sahneleri daha duygulu izleyebiliyorsunuz. (Ben İngilizce oynadım, memnun kaldım. Japonca da çok iyidir eminim.) Gerçi ara sahne dediğim şey karşılıklı diyalog kutularından ibaret. Çizgi roman okur gibi okuyorsunuz ve yine Persona’larda gördüğüm “hızlı ileri sarma” vs. özellikleri burada da var. Ben bu anlatım tarzı ile bile oyunların anlatmak istediklerini duygulu şekilde başarmasına bayılıyorum. Bu noktada ekibi gerçekten tebrik etmek lazım.

Baldur’s Gate ile Satranç 2.0?

Serbestliği verdik iyice saçmaladın Seyidcem, ne alaka şimdi bu başlık? Durun, durun… Bence bu başlığı atmak için yeterince sebeplerim var. Öncelikle oynanıştan ufak bahsetmem gerek sonra da dövüş sistemine geçelim. Neden ufak bahsedeceğimi sorarsanız da oynanış tamamen dövüşten ibaret. Final Fantasy Tactics bizim bildiğimiz Final Fantasy’ler gibi bir JRPG değil. Evet anlattığı hikâye, atmosfer, barındırdığı rol yapma ögeleri sizlere bunu çağırıştırabilir ama şöyle bir ciddi farklılık var: bu oyunda dilediğiniz gibi gezemiyorsunuz.

Kocaman bir dünya haritamız var ve bunun belli kısımlarına belli noktalarına gidebiliyorsunuz. Buralarda da ya “random encounter” oluyor ya da hikâye gereği savaşmanız gereken düşman grupları. Onun dışında istediğim gibi gezeyim, orada burada konuşayım, düşman avlayıp seviye kasayım durumu yok. Ana şehirler ve onlara ulaşmak adına parçalara ayrılmış kısım kısım mini bölümlerden ibaret. Şehirlerdeki tavern’lere gidip parti üyelerini yollamalık yan görevler alabilir veya tavern sahibi ile yaşanan olaylar hakkında sohbet edebilirsiniz ama bu kadar.

Başlıktaki konuya gelirsek, bu oyun basbayağı Baldur’s Gate’in atası. Tabii ki Larian gelişen teknoloji ve koşullar ile daha detaylısını yaptı ama Square’in de altta kalır yanı yokmuş. Final Fantasy Tactics’teki savaşlar geleneksel JRPG’lerdeki gibi değil. Her kısım farklı harita tasarımlarına sahip bölümlerden oluşuyor. Sıra tabanlı izometrik açılı, tüm metriklere dikkat edip, blok blok ilerlediğiniz bir yapıya sahip. Satranç 2.0 demem de işte bu bloklu yapıdan. Her karakterin, mesleğin kendince değişen hareketleri, saldırı setleri ve yetenek geliştirmeleri olması zaten beklenen bir şeydir.

Benim için şaşırtıcı olan şey savaşlardaki matematiği nasıl bu kadar güzel kullanmayı başardıkları oldu. Karakterinizin yüksekte/alçakta olması, alan hasarından dost kuvvetlerin de etkilenmesi, saldırı yönleri, mesleklerin spesifik önemleri vs. derken kendinizi her defasında katmanlaşan bir savaş döngüsünde buluyorsunuz. Her bölüm için oturup doğru taktiği kasmanız gerekmekte. İşte bundan ötürü sürekli savaş yapmak asla sıkıcı hissettirmiyor. Çünkü her encounter’da gerçekten kafanızı çalıştırmalı, karakter yerleştirmelerinize, tur sırasına göre özen göstermeniz gerekmekte. Ve ben buna bayıldım!

Gel vatandaş gel, partimizde bolca yer var!

Bu tarz bir oyunda partimize yeni birilerini almayacağımızı düşünmemişsinizdir zaten. Bu noktada kritik bir durum var ki… Karakterleri savaşta kaybedebiliyorsunuz. Ne yazık ki karakteriniz düşer (Ramza hariç, o düşünce oyun bitiyor doğal olarak) ve yeterli turda süresince onu kaldıramazsanız tamamen kaybedebiliyorsunuz. Yenilerini yine büyük şehirlerden alıp keza yine büyük şehirlerdeki “Outfitter”lardan zırh, silah giydirmelerini yapabiliyorsunuz. Oyun bir noktada epeyi zorlaştığı için en azından stat olarak sağlam kalmalarını gerçekten isteyeceksiniz.

Her dövüş sonrası belli bir miktar para kazandığınız için alışverişi onunla yapabilirsiniz. Keza iksirler, düşen müttefiği kaldırmaya yarayan ikonik Phoenix Down’ları falan da böyle alabiliyorsunuz. Ancak savaşlardan kazandığımız belki de en önemli unsur deneyim puanları. Çünkü karakterlerimizin seviyesi arttıkça hem istatistikleri gelişiyor hem de “İş” seviyeleri artıyor. Bu noktada da zaten oyunun bir diğer keyifli taraflı “Job” kısmı devreye giriyor.

Karakterlerin işlerini oyunun menüsünden dilediğiniz gibi değiştirebildiğiniz gibi gelişimleri açmak için onlarla zaman geçirmeniz gerekmekte. Bu da bir noktada sizi ciddi bir “grind” yapma işine itebiliyor. Ancak rahat olun, savaşmak gerçekten keyifli ve isterseniz “random encounter”ları pas bile geçebiliyorsunuz. Bunu hikayede takıldığınız bir noktada yapmanızı tavsiye ederim. Tabii bahsetmemiz gereken bir diğer hususta işleri nasıl açacağımız kısmında. Dedik ya savaşarak iş deneyim puanı kazanıyoruz o puanlarla da yeni işlerin kilidini açabiliyoruz.

Başta sadece basit bir silahşör iken sonrası bir şövalyeye ya da samuraya dönüşebiliyorsunuz. Büyücüler başta sadece iksir dağıtan birer sıhhiyeci rolündeyken sonrasında kara büyücü gibi havalı özelliklerdeki karakterlere dönüşebiliyorlar. Yine yakın dövüş, uzak dövüş (okçu) tercihlerinizi karaktere göre belirleyebiliyorsunuz. Ninja ve Bard bile var yani o kadar söyleyeyim. Sadece oyun boyu peşimizde olan misafir müttefiklere ne oynanışta ne bu iş kısmında karışabiliyoruz. Ancak devamındaki tüm kontrol bizim elimizde.

Yenilikler ve teknik kısımlar.

Aslında bu kısma kadar yazdıklarım Final Fantasy Tactics’in ilk çıkan sürümünde de olan şeylerdi ve insanların 1997 yılında böyle bir oyun oynayabilmelerini az biraz kıskanmış olabilirim. Biz 2025’i yedik nerdeyse, hala sürünüyoruz ama neyse bu konuya kapanışta değiniriz. Bu bir yeniden yapım projesi olduğu için tabii ki belli başlı yenilikler var. Diyalogların seslendirilmesinden bahsetmiştik ki bu hikaye sunumu açısından harikaydı. Keza savaşları hızlı ileri sarma, auto save ve yenilenmiş UI tasarımları da cabası.

Tabii bence en göze çarpan yenilik ise çözünürlük bazında arttırılmış görsel tasarım olabilir. Bu noktada “gerçekçi” bir sanat tasarımı görmeyi beklemeyin. Çünkü oyun sonradan HD olarak çıkarılmış Final Fantasy’ler gibi gözüküyor. Ama bu retro havası benim hoşuma gitti. Özellikle görsel tarafta gerçekçiliği hedef alan Adventures of Elliot’un demosunun gözüme verdiği hasarı hatırlarsam… Evet, ben bu eski Final Fantasy tarzını tercih ederim. Oyunu Nintendo Switch 2’de oynadım ve teknik kısımda bir sorunla karşılaşmadım. Ek olarak el konsolunda oynamak için de oyunu keyifli buldum.

Son yorumlarım ve kapanış

Kısadan hisse Final Fantasy Tactics sene içinde çıkmasını zaten beklediğim bir oyundu. Bence çok iyi yazılmış hikâyesi ve savaşlardaki teknik başarısı cidden oyunu tek başına sırtlamaya yetiyor. Neden normal bir JRPG’deki gibi özgür olamadığını başta sorgulasam da yaratmak istedikleri deneyimi anlayabiliyorum. Bunu her bölüm için yaptıkları farklı harita tasarımları ile gayet iyi affettiriyorlar.

Bu yenilenmiş versiyonda ana menüden direkt eski modelini de oynayabiliyorsunuz ama yenilikler güzel ve hatta hayati olduğu için bu sürümden gitmenizi tavsiye ederim. Taktik, strateji ve iyi bir hikâye anlatımı seven herkese de Final Fantasy Tactics’i öneriyorum. Dilerim ki bu noktadan sonra seri devam eder ve yeni oyunlarını da oynayabiliriz. Okuduğunuz için teşekkür ederim, hoşça kalın!

Seyidcem Öztürk
Seyidcem Öztürk
Bazen şarkı yazarım ama daha çok mühendislik ile cebelleşirim. Oyun oynamaksa her daim hayatımın içine entegredir. Çeşitli yazılar ve videolarla dolu oyun basını maceram ise hala devam etmekte. Nintendoʼdan ve Japonyaʼdan çıkmış oyunlar ise ana dalımdır.

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi: