Wo Long: Fallen Dynasty incelemesine hoş geldiniz. Souls benzeri oyunlarla ilişkisi çok kötü başlamış, sonra uzunca bir süre kesilmiş bir oyuncunun gözünden KOEI TECMO ve Team Ninja’nın sevilen yapımının nasıl göründüğünü elimden geldiğince sizlere aktarmaya çalışacağım. Üzerimdeki metanet hırkasına sıkı sıkı sarılarak, en önemlisi oyuna değil de kendime kızarak atlattığım zorlu sürecin ardından sizlerin karşısına çıkmanın huzurunu yaşıyorum. Ancak beklenildiği üzere kolay ya da güneşli günlerden değil, gecenin dördü, belki de beşinden geliyorum…
Wo Long: Fallen Dynasty’yi incelemesi kolay olmadı
Yöneticimiz Eren’in “artık souls-like oyunlarla barışmalısın” tavsiyesi üzerine Wo Long: Fallen Dynasty macerama başladım. Sizde fikir oluşturması adına, Wo Long’dan önce oynadığım ilk ve tek souls benzeri oyunun 2014’te çıkan Lords of the Fallen olduğunu belirtmek istiyorum. Sonrasında uzun süre bu türe küsmüş, asla başaramayacağım yapımlar olduğuna kanaat getirmiştim. Ancak ekip arkadaşlarım beni yapabileceğime dair cesaretlendirdi ve metanet hırkamı sırtıma giyip oyuna atıldım.
Bence Wo Long: Fallen Dynasty, souls benzeri oyunlara başlamak isteyen oyuncular için güzel bir başlangıç noktası olacak. Hataları cezalandırma konusunda türdeşi diğer oyunlar kadar acımasız olsa da yeni gelenler için içerisinde birçok kolaylık bulunduruyor. İlerleyişi hissediyor, boss savaşlarında düşmanın sizin “etinizi yemek istediğini” anlıyor ve buna göre kendinizi kaptırıp pür dikkat oynayabiliyorsunuz. Oyun, inandırıcılığı ile birlikte bunların hepsini size en güzel şekilde aşılıyor.
Klişe geliyor… Zor ama keyifli
Souls benzeri oyunlarda, diğer oyunlarda olduğundan çok daha keskin ceza ve ödül sistemleri bulunuyor. Daha önce bu tür oyunların çok fazla içine girip çıkmış olmasam da sürekli takip ettiğim, oynayan insanları izlediğim, dinlediğim ve konuştuğum için sistemlerine hakim olarak başladım. Wo Long: Fallen Dynasty de ceza ve ödül uçları arasına uçak indirebileceğiniz bir oyun olmuş. Ancak cezalandırıldığınızda oyuna değil, kendinize kızıyor ve daha fazla denemek için motivasyon buluyorsunuz. Kendi tecrübelerime göre bir tavsiye verecek olursam, bir şeyi eğer defalarca kez denediğiniz halde başaramıyorsanız, biraz ara verip tekrar denemek en iyisidir. En azından benim için böyle oldu. Oyunda ilerlerken alt ettiğim her boss farklı günlerde kesildi.
Takdir edersiniz ki 2014’teki Lords of the Fallen’dan sonra tüm souls-like oyunların ağır, acımasız ve hantal animasyonlarla bezeli olduğu ön yargısına kapılmıştım. Her ne kadar izlesem de bu türde çıkan yeni oyunları klavyem ya da kontrolcüm ile hissetmeden ne denli hızlı oynanışları olduğundan emin olamadım. Sonra Wo Long: Fallen Dynasty, yenilmemin sebebinin karakterimin ağır ya da hantal olmasından değil, tamamen beceriksiz olmamdan kaynaklandığını bana kanıtladı.
Oldukça akıcı animasyonlarıyla harika bir dövüş sistemine ev sahipliği yapan oyunda, içerisinde kendinizi kaybedeceğiniz bir silah kataloğu bulunuyor. Oynanış tarzınıza göre seçebileceğiniz bu katalog arasında kendi oyun türünüze uygun silahı bularak, oyunu konfor alanınızda oynamanız da sağlanıyor. Tabii bu konfor, animasyonları, sinematikleri ve saldırılarıyla “seni çiğ çiğ yemek istiyorum” diye bas bas bağıran boss düşmanları görene kadar sürüyor.
Boss savaşları, kazandığınız sürece uyanmak istemeyeceğiniz bir rüya gibi
Henüz oyunun prolog aşamasında, yapısını ve mekaniklerini anlamamız için üzerimize bir boss düşman fırlatılıyor. İki fazlı bu düşmanı alt edene kadar canımın çıktığını söylesem herhalde yanlış olmayacak. Gerek savaş sırasındaki diyalogları, gerekse elindeki silahını fütursuzca sallayışı kendimi tehlikede hissetmem için yeterli oldu. Birkaç on başarısız denemenin ardından “belki de şu an iyi bir zaman değildir” diyerek oyunu kapattım. Ardından arkadaşlarıma “şunu asla kesemiyorum ya” diye göstermek için açtığım yayında birkaç dakika içerisinde onu alt ettim. Savaşlar sırasında ekran görüntüsü almaya vakit bulamadım, bu yüzden savaşlarla ilgili görüntüleri Steam mağaza sayfasından kullanacağım, bunu da belirtmiş olayım.
Oyun sürem boyunca karşılaştığım bütün boss savaşları bana aynı döngüyü yaşattı. Dövüş mekanikleri “deflect” adı verilen kusursuz zamanlama ile atılmış savuşturmalar üzerine tasarlandığından, milisaniyelik bir hatanın bile affı yok. Bu da ufak hatalarınızın ciddi şekilde cezalandırılmasıyla sonuçlansa da hatasız bitirdiğiniz bir dövüşte alacağınız tatmin hissini dört, hatta beşe katlıyor.
Dik bayrakları, topla morali, patronu bul ve defalarca kez yenil
Wo Long: Fallen Dynasty haritası içerisinde bayraklar dikebileceğimiz yerler barındırıyor. Bu bayraklar vesilesiyle canımız ve iksirlerimiz yenileniyor, karakter geliştirmelerimizi yapabiliyor ve kazandığımız puanlar ile yeni büyüler açabiliyoruz. Souls oyunlarından tanıdığınız “bonfire” sisteminin Team Ninja tarafından ele alınmış hali olarak düşünebilirsiniz.
Oyunda moral sistemi adı verilen bir bölüm içi ilerleme tekniği kullanılmış. Düşmanlara hasar verip alt ettikçe moralimiz yükseliyor, hasar alınca da belli oranda düşüyor. Haritaya moral toplamamız için yerleştirilmiş düşmanların hepsini hasar almadan öldürdüğümüzde, bölüm sonu canavarı ile mücadele etmek için yeterince moral toplamış oluyoruz. Eğer moralimiz çok düşükken hasbelkader bir boss ile karşılaştıysak, savaşa ,zaten 1-0 yenik başlamışken, çok daha dezavantajlı şekilde başlıyoruz. Hasarımız çok azalıyor ve aldığımız hasar da büyük oranda artıyor.
Ben mental olarak boss savaşlarına hazırlanma aşamasının büyük kısmını moralimi gerekenin üzerine çıkararak sağladım. Haritadaki düşmanları minimum hasarları alarak temizliyor, bayraklara gidip dinleniyor ve yeniden doğmalarını sağlıyordum. Bu sayede boss savaşına girmeden önce tarla gibi kullandığım haritayı defalarca biçip en hazır halimle bölüm sonu canavarlarına meydan okuyordum. Deneyimli bir souls-like oyuncusu muhtemelen bu hazırlığın çok azına ihtiyaç duyacaktır ancak ben, kolay yenilen bir lokma olduğum için boğaza takılmak adına ekstra efor sarf etmeliydim.
Tabii ki bir takım kolaylıklar da sunuluyor
Oyunun hikâye akışı boyunca tanıştığımız savaşçılar, daha sonra yanımıza yardım etmek için gelebiliyorlar. Özel bir token vasıtasıyla yaptığımız çağrılar sonucu ekibimizi toplamda 3 kişiye kadar geliştirebiliyoruz. Bunlarla aramızdaki bağlar güçlendikçe daha verimli oluyorlar. Bu nedenle hayal takımını toplayıp uzun serüveni onlarla yapmak büyük kolaylıklar sağlayabiliyor. Tabii bizde olduğu gibi onlarda da moral sistemi bulunuyor ve bizimle birlikte bölümlerde ilerlemeleri gerekiyor. Savaşta efektif birer silah gibi kullanılabilseler de yapay zekalarının pek zeki olduğunu söylemek güç. Zira gözleri bağlanmış bir kaplan gibi oradan orada saldırıp asla kendilerini yeteri kadar savunmuyorlar. Bu nedenle boss savaşlarının ortasında gidip onları kaldırmakla uğraşabiliyoruz. Yine de bir süre düşmanın ilgisini üzerlerinde tuttukları için daha fazla hayatta kalmamızı sağlıyorlar.
Eşyalar, güçlendirmeler ve özel büyülerle yelpaze genişliyor
Özellikle souls-like ve aksiyon RYO oyunlarında vurmalı kırmalı eğlenmeyi severim ve büyüler benim için hafiften geri planda kalır. Wo Long: Fallen Dynasty oynarken de büyüleri geri planda bırakmaya çalışsam da gerekliliklerini hissettim. Güçlendirmeler, düşmanlara çevre etkileri ve hasar veren büyülerle haşır neşir olmak fazlasıyla gerekli. Tabii yine tecrübeli oyuncular, harika refleksleri ile bunlara gerek duymadan oynayıp bitirebilirler. Yine de benim gibi yeni başlayanlar için tavsiyem büyüleri geliştirmeleri yönünde olacaktır.
Ateş, su, toprak, tahta -ne oldu? :)- ve metal gibi beş kategoride büyüler var. Aynı zamanda bu element ve kategoriler, karakterimizin gelişimi sırasında da kullanılıyor. Kullandığınız silahın verdiği bonuslar, zırhların özellikleri ve diğer ekipmanlarınızın güçlendirmeleri ile bir veya birkaç dalda karakterinizi geliştirebiliyorsunuz. Üzerine bir de geliştiğiniz kategorideki büyüleri kullanırsanız, harika kombinasyonu yakaladığınız çok iyi şekilde hissettiriliyor.
Teknik açıdan fena sayılmaz ama kötü günlerinin etkisini hissettiriyor
Wo Long: Fallen Dynasty aslında yeni bir oyun değil; uzun süredir aramızda. Geçen yıl piyasaya sürüldüğünde optimizasyon sorunları nedeni ile büyük tepkiler görmüştü. Gelen güncellemeler ile bu sorunlar büyük ölçüde düzelse de hala performansı kusursuz bir oyun sayılmaz. Tabii ki ilk gün olduğu kadar acı verici düzeyde olmasa da bir takım takılmalar ve FPS problemleri bulunuyor. Oyunu tamamen bozan bir hata ile karşılaşmasam da oyun sürem boyunca nadiren çökme sorunları ile karşılaştığımı da belirtmeliyim.
Oyundaki bölüm sonu canavarları dışında ihtişamlı, görselliğiyle büyüleyen düşmanlar çok sık karşımıza çıkmasa da bu sadeliğe rağmen performansın tutarlı olmadığı gözüme çarptı. Genel grafikleri bakımından yerel çözünürlüklerde oynanamadığından, FSR ile istenen seviye yakalanmış gibi görünmüyor. Wo Long: Fallen Dynasty kesinlikle çok daha iyi görünebilecek bir oyunmuş gibi hissettiriyor.
Fikir vermesi açısından oynadığım PC konfigürasyonunu da yazayım:
- CPU: AMD Ryzen 5 5600X
- GPU: AMD Radeon RX 6650XT
- RAM: 16 GB DDR4 Çift kanal
- Depolama: SATA SSD (500mb/s okuma ve yazma)
- Performans: 144Hz, 1920×1080 çözünürlükte yüksek ve orta (karışık) ayarlarda ortalama 60-70 FPS.
| Ayrıca Bakınız: Wo Long Fallen Dynasty sistem gereksinimleri
Uzun lafın kısası
Velhasıl kelam eğer souls-like türüne aşinaysanız ve daha önce Sekiro, Elden Ring gibi yapımların tadına baktıysanız, Wo Long: Fallen Dynasty size biraz yavan gelebilir. Bu devasa oyunlarla kıyaslamadan, temiz bir kafayla başladığınızda ise muhtemelen harika bir oyun oynadığınızı hissedeceksiniz. Türe aşina olan oyuncular için tadı damakta kalacak bir lezzetken, ilk kez başlayacaklar için de souls-like türüne giriş için Wo Long: Fallen Dynasty’yi tavsiye edebilirim.
İncelememde sizlere aktaracaklarım bu kadardı. Hala aklınıza takılan sorular olursa yorumlar kısmında benimle paylaşmaktan çekinmeyin. Bir başka incelemede daha görüşmek ümidiyle, sevgi ve oyun ile kalın.
Bu oyunun ve diğerlerinin Atarita’da nasıl incelenip puanlandığını bilmek istiyorsanız, inceleme politikamızı okuyabilirsiniz.