2003 senesinde GameCube için çıkmış olan Harvest Moon: A Wonderful life’ın yeniden tasarlanmış bu versiyonu bizi etten tırnağa bir çiftçi yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bir yaşam simülasyonu sunmayı başarabiliyor. Story of Seasons: A Wonderful Life incelemesine hoş geldiniz sevgili dostlar.
Nedir bu oyun? Kimlerdendir?
Story of Seasons video oyun serisi veya bilinen adıyla Harvest Moon serisi, oldukça köklü bir çiftçilik deneyimi sunmak için karşımıza çıkıyor. Çiftlik sahibi oluyor, ekinler yetiştiriyor ve hayvanlara bakıyorsunuz. Bir diğer yandan ise çiftliğinizin temel ihtiyaçlarını karşılamak adına çeşitli görevler yaparak eğlenceli bir oyun deneyimi yaşıyorsunuz. Bu sırada etrafınızdaki insanlar ile iletişiminizi geliştirmeniz, onlara yardım etmeniz veya farklı aktivitelere de katılmanız gerekiyor. Bu seri aslında sadece çiftlik sahibi olduğunuz değil, aynı zamanda yaşam simülasyonunu da deneyimleyebileceğiniz bir yapıya da sahip.
Tabii söylemeden geçemeyiz, şu an dünyanın en popüler oyunlarından birisi olan Stardew Valley’in Story of Seasons serisinden ilham alınarak tasarlandığını biliyor muydunuz? Eric “ConcernedApe” Barone tarafından 4 seneye yakın bir sürede geliştirilen Stardew Valley, Story of Seasons serisinden ilham almış ve onun eksiklerini gidererek oyuncuların beğenisine sunulmuştu. İşte inceleyeceğim bu oyun da serinin en önemli yapımları arasında yer alıyor. Özellikle 2003 ve 2004 yıllarında piyasaya sürülen GameCube versiyonlarından sonra oyun hem PlayStation 2’ye hem de PlayStation 3’e çıkmıştı. İleriki dönemde ise PlayStation 4’e de çıkma başarısını göstermişti.
Story of Seasons: A Wonderful Life bizlere neler sunuyor?
Story of Seasons: A Wonderful Life, 2003 yılında Harvest Moon: A Wonderful life adıyla GameCube’e çıktıktan sonra birçok değişeni ile tekrar karşımıza geldi. Bu yeniden yapılan oyun bizlere daha iyi bir görsellik, oynanış mantığı ve yenilikçi mekanikler sunuyor. Hepsine birlikte bakalım;
“Forgotten Valley” ismindeki unutulmuş bir diyarda bulunan, kuytu köşedeki bir kasabanın tam orta yerinde duran çiftliğe gelen kahramanımız, burada somurtkan aile dostu Takakura’nın sayesinde kendine bir hayat kurmaya odaklanıyor. Takakura bize küçük bir kulübe verirken, çiftliğin nasıl işlediğini ve insanlar ile nasıl ortak bir paydada buluşabileceğimizi sunuyor. Somurtkan dedik ancak oldukça yardımsever olan Takakura, bizim için elini taşın altına koymaktan asla çekinmiyor. Oyunun başından itibaren her konuda yardımcı oluyor, topladığımız ürünleri kasaba dışında satmamız için bize destek oluyor. Takakura’yı seviyorum!
Story of Seasons: A Wonderful Life, günümüzde karşımıza çıkan bu tarz simülasyon oyunlarından çok daha farklı bir oyun anlayışı sunmuyor. Böyle bir beklentiye girmenizi de önermiyor. Bu oyun, klasikleşmiş “Çiftlik sahibi ol ve hayatını yaşa” simülasyonlarından öteye gitmiyor. Zaten oyunun ana mekaniği ve temel odak noktası da bizlere bunu gösteriyor. Nitekim ipuçları konusunda ise pek yardımcı olunmayan durumlar söz konusu. “Takakura’nın notları” adı altında oyun hakkında ipuçlarına ulaşma şansı bulabiliyorsunuz ancak ilerleyen safhalarda bilgi eksikliği yüzünden boş boş etrafta koşturduğunuz zamanlar olabiliyor. 2003 yılında belki de bu çok göze batan bir durum değildi. Hatta oyuncular, araştırıp keşfetmeyi ve yapacağı işlemi çözemediği zaman oyun dergilerine başvurmayı pek seviyor olabilirdi ancak bu durum günümüzde böyle değil maalesef. Hızlı tüketim isteyen oyuncuları görmek sürpriz olmayacaktır.
Çiftliğimizde neler bulunuyor?
Story of Seasons: A Wonderful Life’a ilk başladığımız zaman bizi küçük bir kulübe karşılıyor. Yanında 2 adet minik ekin tarlası, önünde ise ahır ve kümesler bulunuyor. Çiftliğin en başında ise Takakura’nın evi yer alıyor. Kulübemiz oldukça mütevazi, ve içerisinde uyumaktan daha başka aktiviteler de yapılabiliyor. Örneğin televizyon izleyerek hava durumu hakkında bilgi sahibi olmak, ocakta yemek pişirmek veya ayna üzerinde kendimize bakmak gibi ufak ama etkileyici detayları var. Tarla, ahır ve kümesten ise öyle çok detaylı bahsetmeye gerek yok aslında. Çünkü bunlar klasikleşmiş birer oyun amacından ibaret.
Tarlaya çeşitli meyve veya sebzeler ekiyor, hava durumuna ve mevsime göre bunlara bakıyorsunuz. Yeteri kadar suladığınıza emin olmanız gerekiyor ve arada bir gübre atarak daha organik ve sağlıklı büyümesine destek olabiliyorsunuz. Ahır içerisinde de beslediğiniz hayvanlar yer alıyor. Etinden ve sütünden faydalanmak deyimi burada pek geçerli değil ancak beslediğiniz hayvanın ürünlerini satarak gelir elde edebiliyorsunuz. Tabii baktığınız bu hayvanların moralinin ve beslenmesinin de önemli bir etken olduğunu belirtmek isterim.
Örneğin ineği ele alalım. Her hayvan çeşidinde olduğu gibi ineklerde de dişi ve erkek inek çeşidi yer alıyor. Ahırda barındırdığınız bu ineklerin beslenmesi için Takakura şehre giderken ondan sipariş ettiğiniz besinleri kullanabiliyorsunuz. 2-3 günde bir süt veriyorlar ancak sütün kalitesi beklediğinizden daha düşük oluyor. Bu yüzden hayvanı daha iyi beslemeniz ve biraz sabırlı olmanız gerekiyor. Bir diğer yandan da ona sevginizi göstermeniz lazım. Onunla konuşabilir, tarayabilir veya sevebilirsiniz. Bu durum, beslediğiniz hayvanların verimlilik oranında artış sağlıyor. Ayrıca kullandığınız besin kalitesinin de etkeni oldukça büyük. Bir diğer yandan dişi hayvanlar doğum yapabiliyor. Bu yüzden ahırın küçük bir bölmesinde doğum yapan hayvanlara özel olarak alanlar var. Burada hayvanlar kendini daha rahat bir ortama adapte etmeyi başarabiliyor.
Bu detaylar, Story of Seasons: A Wonderful Life’ın aslında basit bir oyun olmadığını gözler önüne seriyor. 2003 yılında çıkan sürümünden sonra elbette farklı geliştirmeler ve teknik hatalar giderilmiş ama ilk çıktığı dönemi baz alırsak oldukça önemli bir iş başarmış gibi görünüyor. Zaten günümüzde yer alan ve bu türün yolundan ilerleyen oyunlar için de adeta rehber niteliğinde kendisi.
Çevre ilişkileri nasıl işliyor?
Çiftliğimizin dışında gezip görebileceğimiz ve iletişim kurabileceğimiz bir sürü kasabalı insan var. Karakterimizin aşk hayatıyla da yakından ilgili olduğumuz için bazı hanımefendiler ile izdivaç programı kıvamında birtakım flörtleşmeler gerçekleşebiliyor. Onlara hediyeler verebiliyor ve görevlerine daha fazla ağırlık vermeyi seçebiliyorsunuz. Bazen yanınıza gelerek sizinle yürüyüşe çıkmak istiyorlar veya oyun oynamak istiyorlar. Hoşlandığınız karakter ile bu ilişkileri ilerletebilirseniz sonu evliliğe kadar varabiliyor. Ancak deneyimlerime göre oyunun en anlamadığım noktası, 1 seneyi geride bırakırken evlenmediğiniz durumda oyunun sona ermesiydi. Bunun nedenini pek anlayabilmiş değilim henüz.
Gönül işlerini geride bırakacak olursak, konuşabilecek ve görev alabilecek bir sürü karakter ile karşılaşacaksınız. Bazı karakterler size iyi yürekli yaklaşırken, bazıları ise ilk başlarda biraz daha gergin olmayı seçiyor. Tabii bu insanlarla olan iletişiminiz, aranızdaki ilişki bağını kuvvetlendirebilir veya azaltabilir. Buna da dikkat etmek gerekiyor.
Balık tutmak, kazı alanında antik kalıntı bulmak veya kasabanın ortasına pazar tezgahı açmak gibi faaliyetleriniz var. Bunları ister yaparsınız ister yapmazsınız ama gözüme gelen birkaç saçma şeyi söylemek istiyorum. Öncelikle, Pazar kurulduğu zaman hayvanlarınızdan veya ekinlerinizden elde ettiğiniz ürünleri satabiliyorsunuz. Can sıkıcı olan kısım şu ki, bu pazarın başında sürekli beklemeniz gerekiyor. Beklemek pek sorun olmaz derseniz bir de şunu okuyun; sizden alışveriş yapmak isteyenler sizinle iletişime geçmiyor! Evet, doğru duydunuz. Düşünün bir, tezgahınızı kurdunuz ve meyve-sebze satıyorsunuz. Tezgahınızın önüne bazı müşteriler geliyor ve ürünlerinize bakıyor. Sizde onların taleplerini duymak için bekliyorsunuz, çünkü size fiyat soracaklar. Ancak böyle bir durum oyunda yok. İsterseniz sabahtan akşama kadar ayakta bekleyin, müşterilerin yanına gidip onlarla konuşma eylemini başlatmadığınız takdirde eve eliniz boş döneceksiniz.
Bir diğer saçma konu ise kasabanın orta yerinde duran görev panosu. Bu görev panosu, aynı The Witcher oyunlarından da aşina olabileceğiniz gibi içerisinde farklı görevler barındırıyor ve bunları tamamlayabiliyorsunuz. Bazı karakterler sizden balık tutup getirmenizi isterken, bazıları ise iyi yetiştirilmiş 5 adet domates istiyor. Fakat oyunun ilk safhalarında, özellikle henüz ilk ekinlerinizi bile alamamışken sizden istenen bazı görevleri yapamadığınız için gelişmeniz çok zorlaşıyor. Örneğin henüz balık tutma eylemini öğrenememişken benden balık isteyen karakterlerin olması gibi. Halbuki görevin ödülleri de benim oldukça işime yarayan şeyler ama balık tutmayı bilmiyorum ki?
Sonlara doğru geliyoruz
Oyunu oynadığım süre boyunca elbette gözüme eskileri çarpıştıran bazı şeyler takılmadı değil. Oyunun yenilenmiş olması bile halen daha eski bir aura sahibi olduğunu hissettiriyor ve bundan kurtulmak için getirdiği yenilikler de pek işe yaramıyor gibi. Mesela oyunun ilerleyen süreçlerinde diğer karakterler ile ilişkilerinizi yükseltmenin bir manası kalmıyor. Yani bize bir getirisi yok. Ayrıca karakterler ile ilişkileri en üst noktaya taşıdığımızda bir amacımız dahi kalmıyor. Senaryo bazında bakacak olursak minik hikayesi akıp gittiği için ortaya saçma bir durum çıkıyor.
Biliyorum biraz fazla kötülemiş gibi görünebilirim ancak bunlar ufak ve inceleme puanını çok fazla düşürmeyecek detaylar. Oyunun beğendiğim noktaları da var elbette. Esas amacımız hayat döngüsünü kurmak ve ilerletmek olduğu için karakterler arasındaki ilişkilerin çizgiselliği beni oldukça tatmin etti. Özellikle romantik bir şekilde kur yapabileceğiniz karakter sayısı oldukça fazla ve bu durum oyunun uzun ömürlü olmasını sağlıyor. Bir aile kurmak ve bu aileyi yönetmek için çiftliğinize sahip çıkmak gibi temel bir hedefi olduğu için bence gayet iyi bir yapım. Ancak günümüz alternatif oyunlarına bakacak olursak farklı bir bakış açısı ve yenilik sunmuyor. Özellikle türe hasta olan oyuncuların bir süre sonra yenilik göremeyeceği için çabuk sıkılabileceği bir yapım olarak kalıyor.