Starfield İnceleme

Paylaş

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini anlatacağım. O zaman çok fazla uzatmadan yazıya geçelim isterseniz.

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini anlatacağım. O zaman çok fazla uzatmadan yazıya geçelim isterseniz.
Starfield – İnceleme

Bir uzay macerası, Starfield

The Elder Scrolls V: Skyrim’in bendeki yeri çok ayrıdır. Uçsuz bucaksız toprakları içerisinde gezdiğim sırada, Kendimi o büyülü topraklara atmanın hissiyatı bambaşkaydı. Starfield ilk duyurulduğunda bende bu Skyrim hissiyatının iki katı oluşmuştu. Gösterilen oyun oldukça büyük, kocaman bir evreni kapsıyordu. İçerisinde tonlarca görev, içerik ve karakter vardı. Elbette tüm Dünya ile birlikte aynı duyguları hissettim demiyorum ancak eminim ki %90’ımız aynı duyguya kapılmıştık. Starfield, senenin oyunu olabilecek potansiyelde bir yapım gibi görünüyordu bizlere. Peki gerçekten öyle mi?

Sevgili Bethesda ekibinin inceleme için gönderdiği kod bize biraz geç ulaştı. Bu sebeple okuduğunuz inceleme içerisinde oyunun hikayesine veya teknik detaylarına pek fazla değinmek istemiyorum. Çünkü bunları her yerde okudunuz veya izlediniz. Ben bu yazı içerisinde size neler hissettiğimi anlatmak istiyorum. Hayal kırıklığının oluşturduğu mutsuzluğun yanı sıra, başından kalkmak istemediğim bir oyun oldu Starfield. Yani anlayacağınız, oldukça karmaşık bir yapıya sahip kendisi.

Starfield İnceleme
Starfield İncelemesine hoş geldiniz!

Oyuna adım atar atmaz kendi kendime; “İşte tam bir Betheda girişi!” dedim. Bir şeyler öğretmeye çalışan ve bana “training” gibi gelen kısımları atlattıktan sonra ise uçsuz bucaksız evrene ilk adımımı atmış oldum. Aslında o dakikaya kadar çok büyük bir heyecan içerisindeydim. Çünkü yapabileceklerimin neredeyse bir sınırı yoktu. İstediğim gezegene inebilir, istediğim görevi yapabilir veya istediğim herhangi bir karakterle iletişime geçebilirdim. İşte Starfield bu düşünceler ışığında başladı bende. Ancak oyunun devam kısımları sonrası bu heyecan yerini üzüntüye ve hayal kırıklığına bıraktı.

Ana hikayeyi bir kenara bırakalım şimdi. Çünkü yukarıda da değindiğim üzere hem bunları çoktan gördünüz, hem de ben size hikayesini anlatmak istemiyorum. Çünkü bana göre ortada tam bir hikaye yok. Aslında ana hatta ilerleyen bir senaryo mevcut ancak 80 saat boyunca herhalde bunun %10’unu gördüm. Çünkü ihtiyaç yok! Evet, hiç yok. Starfield içerisinde ana görevleri oynamadan, sadece yan görevlere ve karakter faaliyetlerine odaklanarak 80 saati geride bıraktım. İçerik anlamında dopdolu bir evren sunması bir yana, oldukça büyük ve geniş bir auraya sahip. Ancak sanmayın ki bu görevlerin hepsi muhteşem, birbirinden farklı ve kendine has özellikleri var. Hayır, görevlerin çoğu birbirinin neredeyse aynı. Birazdan değineceğim.

Gemime atladım ve yola çıktım, ama ne göreyim? Beni resmen ayakçı yaptılar

Starfield’ın ne olduğunu bilmeyenler için kısa bir özet geçmek istiyorum. Bethesda’nın bu yeni rol yapma-aksiyon oyunu, kıyamete uğramış Dünyamızdan ayrılan insanların, evrenin farklı yerlerine dağılmasını, oralarda koloniler kurmasını ve farklı biyomlara adapte olmasını konu ediniyor. Tabii bu senaryodan seneler geçmiş durumda ve bizde uzayın gündelik yaşamına ayak uydurmaya çalışıyoruz. Oyun çok büyük bir haritaya sahip. İçerisinde birçok gezegen, ekosistem ve sayısız içerik var. Ana görev ile başlayan hikayede dilediğiniz yerde yan görev alıyor, farklı gezegenlere giderek orada istediğinizi yapabiliyor, gemi savaşlarına katılabiliyor veya en basitinden daha önce keşfedilmemiş bir gezegenin keşfedilmesine yardımcı olabiliyorsunuz.

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini anlatacağım. O zaman çok fazla uzatmadan yazıya geçelim isterseniz.
Adoring Fan; Oblivion’dan sonra burada da karşımıza çıkıyor.

Kulağa hoş gelen bu özelliklerden sonra biraz gerçeklere dönmek lazım. Starfield sanıldığı kadar büyük, sanıldığı kadar dolu ancak bir yerlerde kendini tekrar eden bir yapıya sahip. Daha önce Skyrim oynamış ve hatta sömürmüş birisi olarak 2023 yılında Bethesda’dan daha fazla şey beklerdim şahsen. Örneğin çoğu görevin getir-götür minvalinde olmamasını. Yanlış duymadınız. Ana görevler veya yan görevler fark etmeden neredeyse tüm görevlerin başlangıç noktaları bu getir götür işleriyle hallediliyor. Örneğin oyundaki ilk durağınız olan New Atlantis şehrindeki Galbank (Oyundaki en büyük banka) size bazı görevler veriyor. Bu tahsilat görevleri, borcunu ödemeyen Galbank kullanıcılarının peşine düşmenizi ve borçlarını ödemelerini sağlamanızı size söylüyor. Her şey iyi hoş ama, bu görev serisinin yaptığım tüm görevleri neredeyse aynı. Milyarlarca kilometre uzaklıktaki alacaklının yanına gidiyorum, 1-2 ikna kabiliyetinden sonra borcu tahsil ediyorum, tekrar milyarlarca yol katederek New Atlantis’e geri dönüyorum ve Galbank’a uğrayıp borcu aldığımı söylüyorum. Şimdi bir bakalım isterseniz, bu kadar teknoloji içerisinde uçan gemiler, silahlar ve milyarlarca ışık yılı seyahati temelini kavrayan bir oyunda şu görevlere ne gerek var? Bu oyun kaç yılında karşımıza çıktı yahu? Ben bu oyuna getir-götür işleri yapmak için heyecanımı bağlamadım.

Yukarıda verdiğim örnek sadece “1” örnekten ibaret. Karşıma çıkan görevlerin neredeyse çoğu aynı. Git şirket yöneticisine kahve al getir, git elektrik panellerinden bir parça al bana getir, al bunu üst kattaki şu adrese götür. Kardeşim ben uzay gemisi kullanıyorum. Bunlar yakışıyor mu bana? Yıl 2011 olsaydı ve ben Skyrim oynuyor olsaydım bunları çok rahat göz ardı edebilirdim. Ancak ne yıl 2011, ne de ben Skyrim oynuyorum.

Öte yandan; bu yükleme ekranları nedir?

Yani yıl konusuna girmeyeyim girmeyeyim diyorum ama, bu yükleme ekranları nedir? Allahtan cayır cayır çalışan bir SSD sahibiyim de, yükleme ekranlarını 20-25 saniyeyle atlatabiliyorum (o bile fazla aslında…). Gemiden çık yükleme ekranı, gemiye gir yine yükleme ekranı, şehirde gezerken binaya gir yine ama yine yükleme ekranı. Bu nedir arkadaş yahu? Anlıyorum, eski bir motor üzerine kurulu bu sistem ancak oyuncuların karşısına böyle çıkılmamalıydı bence. Sürekli yükleme ekranı görmek bu sefer oyundan soğutuyor beni. Her bilgisayar başına geçtiğimde yine yüklemeler ile karşılaşacağımdan ötürü girmek bile istemedim bazen oyuna. Öyle bir sıkıntı yani.

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini anlatacağım. O zaman çok fazla uzatmadan yazıya geçelim isterseniz.
İnmesi yükleme ekranı, çıkması yükleme ekranı. Ama keşfetmesi son derece muazzam.

Tabii eski motor demek sadece yükleme ekranı sorunu demek değil. Oyun içerisinde karakter modellemeleri de bazen sapıtabiliyor. Özellikle etkileşime geçilemeyen karakterlerin yüzlerine hiç özenilmediği çok belli. Yamuk yumuk şekilli yapay zekalar görmeniz çok olası. Tabii bunlar sadece göz yorucu temeller, oyuna herhangi bir eksisi bulunmuyor. Bu sebeple çok takılmadığımı söylemem gerek.

Biraz da ağzımızı hayrı açalım

Oyunu yerdik yerdik, şimdi ise övme kısmına geldi. Starfield, devasa büyüklükte bir oyun. Gerçekten ama gerçekten sandığınızdan çok daha büyük. Yüzlerce gezegen, o gezegenlerde keşfedilmeyi bekleyen ıssız mekanlar, şehirler, karakterler, görevler, etkinlikler ve daha aklıma gelmeyen bir sürü içeriğe sahip. İlk başta bahsettiğim ana görev yapmama durumumu da burada biraz açıklamak istiyorum. Çünkü ana görevi yapmamak aslında benim tercihim değildi. Neden biliyor musunuz? Çünkü oyun üstünüze yığınla görev fırlatıyor. “Al bunu da yap kardeşim”, “bak burada şu varmış bir göz at istersen.” Diye diye listem görev üstüne görev doldu. Hatta öyle bir dolma ki, bu sefer ana görevi yapmak istediğimde yanımdaki mürettebatım bana görevi yapamayacağımı söylüyor. Çünkü o kadar doluyum ben!

Tabii bu görevlerin çoğu getir-götür olduğu için pek fazla haz vermeyen noktalara da sahip ancak içlerinde gerçekten kaliteli olanlar var. Örneğin aşağı resimde görebileceğiniz bir “uzaylı kostümü giyme” görevi var ki, beni benden aldı. Bu kadar basit ve sade bir görevin beni bu kadar eğlendirebileceğini hiç düşünmemiştim açıkçası.

Karakter faaliyetleri de oldukça iyi. Örneğin bir göreve doğru koşarken yanınızdan geçen iki adamın sohbetine kulak misafiri oluyorsunuz. Hop, anında bu sohbet görev listenizde. Yapay zekanın konuştuğu çevresel olaylar birden sizin yan görevlerinizden birisine dönüşüveriyor. “Ya şu Jack geçen gün kuyuya inmişti, halen oradan çıkamadı. Salak herif hazine bulacağını zannediyor!” konulu bir sohbetten sonra görev listenize “hazineyi ve Jack’i bul” adlı bir taslak eklenirse şaşırmayın derim. İşte bu sebeple Starfield, oldukça dolu ve kendini oynatan bir oyun. Her ne kadar teknik aksaklıklara maruz kalsa bile, oyun içi çeşitliliği sayesinde size upuzun bir oynanış süresi sunabiliyor.

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini anlatacağım. O zaman çok fazla uzatmadan yazıya geçelim isterseniz.
Benden iyi fotoğrafçı olur sanırım, ne dersiniz?

Bu getir-götür işleri dışında karşınıza çıkan görevler ise genellikle uzay dışında, gezegenlerin içerisinde geçiyor. Bazen bir banka soymanız gerekiyor, bazen ise bir holding’in bilgisayarından veri çalmanız gerekiyor. Bu tarz eşsiz görevlere sahip olduğunu söylemeden geçemeyiz. Ana görevleri ise benim ilerlediğim kadarıyla gayet basit ve sade. Pek fazla ilgi çekici değil ancak keşif elementlerini üst seviyeye çıkartmasını biliyor. Puanlama yaparken hikayeyi baz almak istemiyorum çünkü ana senaryo üzerinde hakkında konuşacak kadar yol almadım. Ancak alacak olsaydım muhtemelen 10 üzerinden 7 verirdim diye düşünüyorum. Çünkü Starfield, ana senaryosu ile ön plana çıkmıyor benim gözümde. Tamamen yan aktiviteler ile üst kademelere parmak basıyor.

Gemi savaşları ne durumda peki?

Evet, geldik o en can alıcı noktaya. Oyundaki uzay sistemi ve gemiler. Şimdi önce şunu belirtmek istiyorum ki, ben oyuna girmeden karşımda bir No Man’s Sky havası bekliyordum. Yani istediğim gibi gezegene inip çıkabilecek, yükleme ekranları vs. olmadan gemimden rahat bir şekilde dışarıya savrulabileceğimi sanıyordum. Hatta uzaydayken gemimden çıkıp minik adımlarla derin sessizlik içerisinde yürümeyi bile hayal etmiştim. Ah ne hayallerim vardı ne! Hiçbiri yok bu oyunda…

Gezegene iniş yapmak için önce haritanızı açmanız gerekiyor. Ardından gideceğiniz galaksiye tıklamalı ve iniş yapacağınız gezegeni seçmeniz lazım. Daha sonra bir yükleme ekranı ve minik ara sahne, hoop işte gezegendesiniz. Bu böyle olur mu şimdi güzel arkadaşlar? Aynı şey gezegenden ayrılırken de geçerli. Yani şunu yapsaydınız bari diyorum. Hatta size şöyle güzel bir örnek verebilirim; hiç uzaya çıkmadan, yani uzay gemisini sürmeden yaklaşık 10 saat boyunca harita kullanarak resmen “fast travel” yaptım ve görevlerime ulaştım. Uzaya çıkmaya hatta gemiye binmeme bile gerek kalmıyor. E ne anladım ben bu işten o zaman? Hani nerede benim hayalimdeki uzay yürüyüşleri, gemi savaşları? Tamam gemi savaşları var ama bir albenisi kalmıyor ki bunlardan sonra?

Yani oyun, eski grafik motorunun ağına düşüyor diyebiliriz. Biz oyuncular olarak uçsuz bucaksız bir evrende dilediğimiz gibi gezebileceğimizi sanarken, oyun aslında bizlere ‘dilediğimiz’ yere hızlı seyahat yapabileceğimizi söylüyor. Gerçekten çok moral bozucu bir durum olduğunu söyleyebilirim. Gemi savaşları ise bu durumdan sonra bir anlam kazanmıyor ancak tamamen oraya odaklanacaksak gerçekten iyi iş var ortada. Savaşlar çok kaliteli ve klasik Bethesda oyunlarındaki dozu yüksek aksiyon potansiyelini güzel yansıtabiliyor. Gemilerin savunma sistemlerine veya motorlarına ateş etmeyi tercih edebiliyorsunuz. Hatta bu gemileri yok etmek yerine motorlarını kullanamaz hale getirmeyi ve yanaşarak içerisine girip ele geçirmeyi bile yapabiliyorsunuz.

Starfield İnceleme
Yazı içerisinde pek değinmedim ama çok detaylı bir gemi inşa etme mekaniği bulunuyor. Saatlerinizi harcamanız çok olası.

Ele geçirme demişken, oyundaki tüm gemilerimi birilerinden ‘çalarak’ aldım desem yalan olmaz. Karşıma bir uzay yağmacı grubu çıkıyor ve bana saldırmaya başlıyor. İçlerinde en güzel gemiye sahip olanı gözüme kestirdikten sonra tüm odağımı ona veriyorum. Önce kalkanlarını zayıflattıktan sonra motorlarını devre dışı bırakmak için tüm gücümü lazerlere veriyorum. Daha sonra bu düşman gemisi hareketsiz kalınca gemimi ona yanaştırıyor ve kenetliyorum. Sonra içeriye giriyor, tüm yağmacıları hallettikten sonra çayımı kahvemi alıp bu düşman gemisinin kaptan koltuğuna oturuyorum. Böylelikle bu beğendiğim gemi benim garajıma geçiyor ve istediğim gibi kullanabiliyorum. Gerçekten anlatırken bile canım çekti şu senaryoyu görmek.

Silahlar mantıksız ama yetenekler 10 numara

Starfield içerisinde silahlar gerçekten mantıksız. Çünkü yıl olmuş bilmem kaç, halen yok pompalı tüfek, yok taramalı tüfek. Şimdi Cyberpunk 2077’ye bir bakın dostlar. Ne kadar teknolojik şeyler var öyle değil mi? Uçmalı kaçmalı tüfekler, duvar arkası gösteren tabancalar ve hoplatıp zıplatan değişik özellikli silahlar. Şimdi bir de Starfield içerisine bakın bakalım. Oyunda (benim gördüğüm) 5-6 farklı silah çeşidi var. “Hayır! Daha fazla var!” diyenler için şunu söylemek istiyorum, gördüğünüz silahların çoğu bir diğerinin laciverti. Aralarında sadece atış hızında fark oluyor yada şarjörü daha fazla mermi alıyor. Onun dışında sadece 5-6 farklı model gördüm ben. Ana görev ödülü olarak verilen özel silahlar dışında düşmanlardan yağmalayabileceğiniz veya sandıklardan bulabileceğiniz silahlar tamamen aynı modellemelerden oluşuyor. Tabii bu bir sorun olarak gelmeyebilir, esas sorun ise bu silahların gerçekten eski gözükmesi.

Starfield içerisinde milyarlarca ışık yılı uzaklıklara gidebiliyoruz ancak halen 2006’dan kalma silahları kullanıyoruz. Yani tamam, silah silahtır neticede aynı işe yarar ama biraz eklenti görseydik keşke. İşte burada ben Silah Tezgahları devreye giriyor sanıyordum. Bu tezgahlardan kısaca bahsetmem gerekirse; oyun içerisinde farklı yerlerde bulabileceğiniz geliştirme tezgahları var. Bu tezgahların içerisinde uzay kıyafetinizi, silahlarınızı veya envanterinizdeki diğer eşyaları modifiye edebiliyorsunuz. İşte ben Silah Tezgahının oyunu ve aksiyonu çok farklı bir noktaya taşıyacağını sanmıştım fakat öyle olmadı. Dürbün değiştir, lazer ekle çıkar veya şarjörü arttır gibi aksiyona gram dokunmayacak geliştirmeler var. Ben bunları neden yapayım ki? Yani birde bunlar için kaynak falan toplanmamız bekleniyor. Hiç uğraşamam vallahi.

Starfield İnceleme
Yıldız sistemleri çok fazla, gez gez bitmiyor vallahi.

Ancak karakter yeteneği kısmında işler değişiyor. Gerçekten dolu bir yetenek ağacı var oyunun. Neredeyse her özelliğin içerisinde açabileceğiniz farklı kademeler bulunuyor. Örneğin kilit açma yeteneğini geliştiriyorsunuz ama, bundan sonra “gelişmiş”, “daha gelişmiş” ve “usta” gibi seviyeleri de açmanız bekleniyor. İşte bu sebeple oyuna bir çeşitlilik daha eklenmiş oluyor. Çünkü kilit açma yeteneğini bir üste çıkartmak isterseniz size verilen o görevi yapmak zorundasınız. Yani diyor ki; “bol bol kilit aç arkadaşım, biz senin yeteneğini farklı bir noktaya taşıyacağız!”. İşte durum böyle olunca da insanın sadece oturup yetenek kasası geliyor. Mesela silah yeteneklerini geliştirdiğiniz zaman karşınızda neredeyse kimse duramıyor gibi düşünebilirsiniz.

Özetleyecek olursak

Özet geçecek olursak Starfield, bence potansiyelini kullanamamış ama garip bir şekilde bağ kurabildiğiniz bir yapım. Çok fazla eksiklikleri bulunmasına rağmen içerik konusunda da dolu dolu bir deneyim sunmayı başarıyor. Yeri geldiğinde hayal kırıklığına uğradım, yeri geldiğinde sinirlendim ve üzüldüm ama günün sonunda Starfield’ı oynayabildiğim için mutluyum sanırım. Yani yukarıdaki cümlelerimde oyunu bu kadar yerdikten sonra nasıl mutlu olduğumu merak ettiğinizi biliyorum ancak buna kesin bir cevap veremem sanırsam. Oyun garip bir şekilde kendini oynatmayı başarabiliyor. Ben yukarıda resmen içimi döktüm sizlere. Bu oyunun eşsiz ve hayallerimi süsleyen bir eser olacağını sandığım için kızıyorum aslında.

Yükleme ekranlarının can sıkıcılığı bir yana, görevlerin çoğunun aynı komutlara sahip olması sinir bozucu. Ancak evreni çok ama çok dolu bir oyun. Bu cümleyi daha ne kadar kurmam gerek bilmiyorum ancak, yapacağınız görevlerin haddi hesabı yok desem saçma konuşmuş olmam. İşte bu yüzden; daha doğrusu, “şimdi karşıma ne çıkacak acaba?” merakı yüzünden sanırım bu oyunu oynamaya devam ediyorum.

En güncel Bethesda oyununu oynamak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Benim gibi yükleme ekranlarına takılmıyorsanız, görevlerin içeriklerindeki tekrara aşinaysanız sizin için bir sorun yok demektir. Starfield, sizin için eşi benzeri zor bulunan devasa bir oyun alanına dönüşüyor. Ancak benim düşüncelerime sahipseniz ve yazıyı okurken bana hak verdiyseniz, o zaman Starfield’ın normal bir oyun olduğunu anlamışsınızdır. İçerik canavarları için büyük bir havuza sahip ve anlamadığım bir şekilde merak uyandırıcı sekanslar ile sizi başında tutmayı başarabiliyor. Hem kızıyor hem de merak ediyorsunuz bu oyunu. Sanırım bu yazıyı bitirir bitirmez oynamaya gideceğim. Biraz daha sinirlenmem ama keşfetmem lazım. Garipsin Starfield…

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini anlatacağım. O zaman çok fazla uzatmadan yazıya geçelim isterseniz.
Starfield – İnceleme
Atakan Gümrükçüoğlu
Atakan Gümrükçüoğlu
Babadan gelme video oyun tutkunluğumun önüne geçemiyor, yazdıkça yazıyor ve en sonunda tekrar oyun oynuyorum. Fighting Force ile başlayan maceram günümüz popülaritesine kadar uzanıyor...
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi:

Aslında halen geç kalmış sayılmayız. Bu incelemeyi çıkartmak için oyunda yaklaşık 80 saati geride bıraktım. Pek çok hatayla karşılaştım, pek çok sorunla yüzleştim, ancak aklıma gelmeyecek içeriklerle karşılaştım. Evet dostlar, Starfield incelemesine hoş geldiniz diyorum. Bu yazıda sizlere oyunun bana ne düşündürdüğünü ve ne...Starfield İnceleme