Günümüzde belli başlı birkaç formülün dışına çıkamayan oyun dünyası, özgün fikirlere fazlasıyla muhtaç. İşte, çıkışından önce deneme fırsatı bulduğum Killer Frequency, bu konuda sektöre ilaç gibi gelecek. 1 Haziran’la birlikte hem yaza hem de radyoculuk dünyasına giriyoruz!
İlk iki saat
Peşinen söyleyeyim: Bu inceleme, oyun süremin sadece ilk iki saatlik bölümünü kapsıyor. Killer Frequency henüz çıkmadığı için maalesef kurallar böyle; yoksa değinmek istediğim daha pek çok şey vardı. Ama ilk iki saatin de size oyunun tamamına dair yeterli ipucu vereceğini düşünüyorum.
911 Operator’ı oynadıysanız veya Jake Gyllenhall’un başrolünde olduğu The Guilty’i izlediyseniz, çağrı merkezlerinin anlatı açısından ciddi bir potansiyeli olduğunu görmüşsünüzdür. Bir odada gün boyu gelen çağrıları yanıtlamak ne kadar sıkıcı gözükse de tek mekanda geçen akıcı bir senaryo için gerekli zemini hazırlıyor. Killer Frequency de tek bir farkla bunun en yeni kanıtı: Oyun çağrı merkezinde değil, bir radyo istasyonunda geçiyor.
Peki, radyo istasyonuyla çağrı merkezinin alakası ne? Hemen anlatayım. Oyunumuz 80’lerde, Gallows Creek adındaki ücra bir kasabada geçiyor. Karakterimiz de zamanında yaptığı programlarla milyonlara ulaşan radyo efsanesi Forrest Nash. Nash’in kariyeri çeşitli sebeplerden ötürü pek de iyi gitmemiş ve kendisini tanrının bile unuttuğu bu yerde, dinleyici sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen bir radyo istasyonunda bulmuş.
Bahtsız radyocumuz yapacağı bir sonraki monoton yayına hazırlanırken, geceyi renklendirecek – daha doğrusu kana bulayacak – bir çağrı alıyor. Bir dönem Gallows Creek’e dehşet saçan seri katil “The Whistling Man”, geri dönmüş ve cinayetlerine başlamış bile! Üstelik ilk kurbanı da şerifin ta kendisi.
Bu olaydan sonra kasabanın kalan iki polis memuru yardım getirmek için gidiyor ve bizim gariban radyo programı da onlar gelene kadar Gallows Creek’in bütün iletişim ağı haline geliyor…
İstek parça alınır
Tüm bu anlattıklarım Killer Frequency’nin sadece ilk 15 dakikasını kapsıyor ve bu ilgi çekici senaryo oyunda ilerledikçe daha da sürükleyici bir hal alıyor.
Kasaba halkı gece boyunca yardım istemek için yayına bağlanıyor ve biz de onları akılcı çözümler sunarak katilden kurtarmaya çalışıyoruz. Bu telefon görüşmeleri daha çok bir bulmaca gibi ve cevapları da radyo istasyonunun içerisine yerleştirilmiş. Mesela arabasının anahtarını kaybetmiş bir kurbana ofiste bulduğumuz bir dergiden ters kontak yapımını anlatıyoruz.
Yaşananlara müdahil olamadan sadece radyonun başında oturmak, oyuna bambaşka bir hava katıyor. Kurbanı yanlış yönlendirdiğinizde ölümüne bütün kasaba halkıyla birlikte tanık oluyor; kurtardığınızda ise ekran başında derin bir oh çekiyorsunuz. KF’ye başlamadan önce “Bütün oyun radyonun başında nasıl geçecek ya?” diye düşünüyordum. Adrenalin seviyesi bu kadar yüksek bir oyunla karşılaşacağımı hiç beklemezdim.
Oyunun mizah ögelerine de ayrı bir parantez açmak lazım. Killer Frequency, gerilimin tavana vurduğu anlarda bile mizah anlayışından bir şey kaybetmiyor. Kelime şakaları ve karakter tiplemeleri oldukça keyifliydi. Hattı sürekli kendi reklamını yapmak için meşgul eden pizzacı ve katili düelloya davet eden karateci dayı bu karakter tiplemelerine verebileceğim en iyi iki örnek.
Detaylar
Gelelim harita tasarımına. Bulmacaların cevaplarının istasyonun içerisinde olduğunu söylemiştim. Bu da zaman zaman yayın odasından çıkıp etrafı araştırmamızı gerektiriyor.
Bu “gezi” sekansları beni çok gerdi doğrusu. Malum, hem gece vakti koca istasyonda tekiz hem de dışarıda başıboş bir seri katil var. Hal böyle olunca istasyonun içinde de olsam bir türlü güvende hissedemedim kendimi. Bu atmosferi yaratabildiği için geliştirici ekibi tebrik etmek gerek.
Tebriği hak eden bir diğer nokta ise oyunun geçtiği dönemi çok iyi yansıtması. İstasyonun her bir köşesi özenle tasarlanmış ve 80’lere ait pek çok öge oyunda kendisine yer bulmuş.
Kapanış
Sadece ilk iki saatini konuşabildiğim için pek detaya giremedim ama Killer Frequency gerçekten olmuş. Özgün olmasının yanında hem senaryosu hem de atmosferiyle kaliteli bir oyun var karşımızda. İyi tasarlanmış, oyuncuyu beyin jimnastiğine iten bulmacaları ve kaliteli mizahı da oyunun diğer kuvvetli yönleri. Umarım çıktığında hak ettiği ilgiyi görür.